Atmosferik, Melankolik ve Kadife: Dilhan Şeşen

Dilhan Şeşen için bir şarkının çıkış noktası bazen bir renk, bazen geçmişte takılı kalmış bir cümle. Yazmak ise onun için kaçmak değil, yaşadığı anda kalmak. Bellek, kayıp, zaman ve insan halleri, müziğinde sık sık yer değiştiriyor. Bazen loş bir odada tek bir synth sesi gibi, bazen durup dururken çıkan bir mavi kıvılcım gibi beliriyor. Dilhan duyguları kontrol etmeye çalışmıyor, sadece içinden geçtiği hali notalara döküyor. Mizahla, hüzünle ve sezgisel açıklıkla kurulan bu evrende, her detay biraz kalp kırıklığı, biraz umut taşıyor. Şimdi, Dilhan’ın renklerinden geçen seslere birlikte kulak veriyoruz

Dilhan Şeşen’i tanımaya ilk adımı atacak biri için, nereden başlamalıyız? Seni sen yapan üç şey desek, neleri söylersin?
Esprilerim çok falsodur, oradan tanıyabilir. Yaptığım müzikler, çizdiğim resimler kesin olabilir. İnsanın dışarıya karşı yaklaşımı da onun hakkında epey bilgi verir, belki bu da olabilir. Bence beni ben yapan üç şey; annemden aldığım sevme biçimim, kendilik halimi bi yavru gibi koruyuşum ve hızlıca akıllanma refleksim.

İlk albümünden bu yana geçen zamanı düşündüğünde, Dilhan Şeşen ve müziği nasıl evrildi?
Daha keskin, daha cesaretli , daha akıllı ve yer yer çok daha akılsızım. Günün sonunda sadece kendime hesap verecek olmamın bilinci bu yolları çok keyifli bi yere kırdı. İlk albümde canımı yakan ifadeleri hep geri vokallere vermiştim anlatmaları için, şimdi tüm şarkılarda bu zor duyguların hepsini ana vokal olarak, müzikal bi öge altına saklama ihtiyacı hissetmeyerek açık açık kullanıyorum ve daha çok kendi zamanımın peşindeyim.

Sözlerinde zaman, bellek ve kayıp gibi temalar çok yoğun. Bunlar senin için neden bu kadar önemli?
İnsan kökünden kopamıyor ama bulduğu şey bence hep değişiyor.
Söz yazarken önce melodin mi gelir, yoksa önce bir cümle mi çakılır aklına?
İlk başta gözümün önünde bi renk paleti canlanıyor, oradan o renklerin duygusu can buluyor, genelde bi melodi ve o melodinin anlatısına, ihtiyacına yönelik de bi söz ortaya çıkıyor.

Müziğini bir odaya çevirsek, içinde neler olurdu? Loş ışıklar mı, kitap dağları mı, bir kedi mi?
Tamamen su dolu karanlık bir oda. İçinde kablolar yüzüyor, bazı yerlerde gözle görülür şekilde elektrik kaçakları var. Dışarıdan baktığımızda odanın belli noktalarında mavi kıvılcımlar çakıyor. İçeriden uzun ve boğuk bir synth sesi geliyor; tek bir notada sabit. Odanın bir kalbi var gibi… Ritmi, suyun hareketiyle hem duyuluyor hem de gözle izlenebiliyor.
İlham sana genelde nerede yaklaşıyor? Nelerden besleniyorsun?
Çarpıklıktan, metropollerden, kavuşumlardan, gün düşlerinden, peşine düşülen ve vazgeçilen şeylerden, günümden, dünümden, senin gününden ve dününden, bilmem ki her şeyden afiyetle besleniyorum. Herhangi bir şeyin içerisinde sandığımızdan çok fazlası gizli (heyecanlandım).
Sence “Dilhan’ın sound”u dediğimiz şey, hangi üç kelimeyle özetlenir?
Atmosferik, melankolik, kadife.
Şu ana kadar sahne aldığın yerler arasında “asla unutamam” dediğin bir konser var mı? Ne olmuştu o gece?
Güngören Belediyesi konseri; oturmalı düzen, başka bir müzik dinlemeyi bekleyen sonsuz yaşlı insan, sonsuz tontiş donuk surat, sonsuz varis çorabı ve sıfır tepki. Tam kliplikti.

Yaratıcı sürecinde seni en çok besleyen üç şey neler? Bir rutin, bir insan ve bir mekan desek, aklına kim(ler) ve neresi geliyor?
Şu anki yaratım sürecimde; her sabah yazı yazıyor ve resim çiziyor olmam beni bana yakın tutuyor, ev/stüdyo ortamı (akıl uçuşurken mekanın sabitliği) bunu iyi destekliyor, eminim ki bi yerlerden abim ve amcam bu sürecime eşlik ediyor.
En çok hangi duygudan besleniyorsun, hüzün mü, özlem mi, umut mu?
Tüm duygular biraz iç içe, katman katman o yüzden en çok hangisinden beslendiğimi bilemiyorum aklım karışıp kaçıyor. Geçmişe dair duyduğum özlemler şimdiki ve sonraki zamanıma müthiş umutlar taşıyor. “Aklımın En Ortasına Kurdun Bi Yuva’’ ve ‘’Her Meyve Bir Yara’’ kalp kırıklığımın çok rahatlıkla duyuluyor oluşundan dolayı beni biraz soğuk sulara atmıştı.

Sahneye çıkmadan önce ritüellerin var mı?
Hiç yok valla. Bir tane önden fık fık fık soğuk kahve içerim, minik minik bedenimi esnetirim, barışa ve bahadıra bulaşır sesimi açar sonra ekiple birbirimizi kucaklarız. Birbirimize bu anın en güzel gerçekliğimiz olduğunu hatırlatır sahneye çıkarız.
Yeni projeler ufukta mı? Gelecekte bizi ve Dilhan’ı neler bekliyor?
Sonbaharda yeni bi ep yayınlıyoruz, epey heyecanlıyım bunun için. Umarım büyük bir keyifle dinlersiniz, nice danslara ve içimizi aydınlığa kavuşturan hüzünlere.