25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Dört yanımızı sarmışken, şiddetsiz bir dünya mümkün mü? Yakamadığınız cadıların torunlarıyız.
Herkes 8 Mart’ı biliyor ama 25 Kasım’ı bilmiyor. Neden 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kabul edildi hiç düşündünüz mü?
25 Kasım’da Ne Oldu?
30 yılı aşkındır bir diktatör tarafından yönetilen Dominik Cumhuriyeti’nde, yönetime herhangi bir itirazda bulunan kişiler vatan haini ilan edilerek öldürülüyordu. Bu dönemde üç cesur kız kardeş; Patria, Minevra ve Maria Teresa, özgürlük mücadelesi veriyorlar. Diktatör Trujillo’ya, cinsel tacizi sebebiyle herkesin ortasında tokat atan Minevra öldürüldüğünde 33 yaşında bir avukattı. Patria 36 yaşında bir sanatçı, Maria Teresa ise 25 yaşında mühendisti. Diktatörlüğe karşı geldikleri için tecavüz edilerek ve dövülerek öldürüldüler. Ölümlerine trafik kazası süsü verildi. Bu cinayetin ardından diğer ülkeler, kadınları öldüren bir ülkede demokrasi olamaz diyerek cesaretlendiler. Mirabal kardeşlerin hikayesi, bir kelebek etkisi gibi tüm ülkeleri sardı. Kod adları da “Kelebekler” olan Mirabal kardeşlerin ölümü, 1999 yılından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü olarak kabul edildi.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele
Dünya ve ülke gündemi sağ olsun hemen hemen her gün konuştuğumuz, çözümleri belli olan ancak bir türlü çözülemeyen bir konu kadına yönelik şiddet. Öfkemizi her gün sokaklarda, sosyal medyada döküyoruz, adını bile bilmediğimiz insanların sürekli yasını tutuyoruz, acısını yaşıyoruz. Bir çözüm arıyor, yetkililere sesleniyoruz. Bu uğurda çalışan kuruluşlara destek olmaya çalışıyor, sosyal hayatımızda mücadelemizi sürdürüyoruz. Yine de hazır günü gelmişken, kadına yönelik şiddetle nasıl mücadele edilir konusunu bir kez daha hatırlayalım.
Doğru Bilinen Yanlışlar
Artık kadına yönelik şiddet konusunda herkesin bir fikri var. Ancak bu fikirlerin hepsi doğru kaynaklara dayanmıyor. Hatta bilerek kavramların içi boşaltılıyor ki, mücadeleler boşa çıksın. Bu durumu engellemek için doğru bilinen yanlışların neler olduğunu tespit edip, yanlış bilen kişilere anlatmak çok önemli. Örnek vermek gerekirse, feminizmi erkek düşmanlığı ya da kadınların erkeklerden üstün olması olduğunu düşünen birine, aslında feminizmin hak eşitliği olduğunu anlatabilirsiniz. Anayasa’nın 10.maddesinde bile belirtilen kadın erkek eşitliğine inanıp inanmadıklarını sorun. “Tabii ki eşit.” diyenlere, “O halde sen de feministsin!” deyin.
Şiddeti Tanımak
Şiddetle mücadele etmenin ilk adımı şiddeti tanımak. Şiddetin ne olduğunu bilmek, şiddetin türlerini bilmek, nasıl mücadele edileceğini bilmek en büyük araçlar. “Her geçen gün bir şiddet türü uyduruyorsunuz, nasıl takip edelim?” diyenlere, “Eskiden şiddetin sadece fiziksel olduğu düşünülüyordu. Sonrasında psikolojik şiddetin varlığı öğrenerek, fiziksel şiddet olmadan da şiddetin yaşanabildiği fark edilmiş oldu. Şiddetin türleri bilinmeseydi ve fark edilmeseydi, bugün psikolojik şiddete maruz bırakılan kişiler hiçbir şey yapamayacaktı. Bu yüzden öğrenebildiğin kadar öğren ki, şiddeti tanımlayabil” diyebilirsiniz.
Şiddet Bazen Geliyorum Der
Tabii ki her zaman değil ama bazen şiddet geliyorum der. Kıskanmayı aşktan bilen ve bu sebeple şiddeti doğru bulan, sizi sürekli kısıtlayarak sosyal hayatınızı engelleyen, kadınları ve dezavantajlı bireyleri sürekli olarak aşağılayan, bunları yapmasa bile yapanları destekleyen kişiler potansiyel şiddet faili olabilir. Şiddet döngüsü genelde sinsidir. “Aslında pamuk gibidir ama damarına basmayacaksın, alkol aldığında böyle yapıyor sarhoşluğuna ver, seviyor ki kıskanıyor” gibi sebeplerle şiddet gördüğünüz ilişkide bulunmaya devam etmeyin. İlişkiden kopmakta zorluk yaşıyorsanız güvendiğiniz insanlardan destek alın. Genelde şiddet failleri çevrenizde destek alabileceğiniz insanları sizden uzaklaştırır. Bu manipülasyonun farkında olup sevdiğiniz/güvendiğiniz insanlarla deneyimlerini paylaşıp destek isteyin.
Dilde Dönüşüm
“Bağğyan değil kadın”. “Eee ne oldu şimdi bayan demedik de kadın dedik, çözüldü mü her şey? Gerçekten tek derdiniz bu mu?” gibi cevaplarla sık sık karşılaşıyor olabilirsiniz. Ancak dil çok güçlü bir olgu. Dilin, hayatımızı nasıl şekillendirdiğini fark ettiğimizde büyülenebiliriz. Eğlenceli bir örnek vermek gerekirse, Prof. Dr. Eylem Ümit Atılgan’ın örneğinden ilerleyebiliriz. Fransızlar sümüklü böceği çok severek tüketiyor. Onların dilinde bu kelime “escargot”. Ne sümük var ne de böcek. Bu yüzden bir Fransız'ın sümüklü böcek yemesi ile Türkün böcek yemesi arasında dağlar kadar fark var. Bir Türk sümüklü böcek yiyebilmek için, beyninin ısrarla söylediği iki kelimeyi reddetmeli. İşte dil bu kadar güçlü. Bir örnek daha: Uğur böceği gibi karşılaşanı şanslı kılan kırmızı renkte siyah benekli bir böcek her zaman tatlı gelmiştir. Peki ya karşılaştığınız böcek uğur böceği değilse? Bu videodaki kız gibi korkudan nasıl kurtulacağınızı şaşırabilirsiniz.
Sadece Kadınlar İçin Değil, Herkes İçin
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusu, genelde kadınları ya da LGBTQ+ları ilgilendiren bir konu gibi görülüyor. Halbuki toplumsal cinsiyet kalıp yargıları herkesi etkiliyor. Bir erkeğin nasıl giyineceği, nasıl hesap ödeyeceği, ne zaman askere gideceği gibi birçok noktaya toplum müdahale ediyor. Bu yüzden toplumsal cinsiyet eşitliği konusu bazılarının değil, herkesin konusu. Bu yüzden kadına yönelik şiddete karşı mücadele verirken de, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için uğraşırken de erkeklerin bilinçlenmesi ve dahiliyeti çok önemli. Bir kadın ya da LGBTQ+’ın bu konu hakkında bir şey söylemesindense, heteroseksüel bir erkeğin bir şeyler söylemesi, heteroseksüel erkeklerin üzerinde daha büyük etki doğuruyor.
Bu mücadele hepimizin. Dominik’ten Türkiye’ye, Minerva’lardan Ayşe’lere. Hem biz hem de gelecek nesiller eşitlik içinde, huzur içinde yaşayabilsin diye. Öldürülen, şiddet gören, tacize maruz bırakılan kız kardeşlerimiz için. Hala adalet arayanlar için. 25 Kasım hepimiz için. Hepimizin hatırlaması için.