İş Yerinde Kadınlara Yönelik Ayrımcılık: Hala mı?
Günümüzde birçok kadın çalıştığı iş yerinde ayrımcılıkla karşılaşıyor. Bazen görünmez bir el kadının terfisine uzanıyor, bazen de aynı pozisyondaki bir erkek çalışanla eşit maaş hakkına.
Kimse 2024 yılında; haberleşmenin ve bilgi edinmenin bu kadar kolay olduğu, şeffaflığın dillerden düşmediği bir dönemde kadın istihdamında hala ayrımcılık gibi büyük bir sorunun yaşandığına inanmak istemiyor. Oysa madalyonun diğer yüzünde bambaşka gerçekler yaşanıyor. Ve maalesef bu gerçekler sadece Türkiye’nin değil dünyanın da sorunu. Dünya genelinde kadınların ekonomik hayata katılımında belirgin bir ilerleme sağlanmış olsa da özellikle üst düzey pozisyonlara ulaşmak için engeller aşmak gerek.
Türkiye’de iş yerinde kadına yönelik ayrımcılık bazen oldukça belirgin bazen de kadının fark etmekte zorlanabileceği kadar “sessizce” gerçekleşiyor ve ayrımcılık sinsi sinsi normalimiz haline geliyor.
Bu kültürel, psikolojik, kurumsal ve ekonomik birçok faktörün etkisiyle gelişen karmaşık bir sorun.
Daha ilk görüşmeden karşımıza çıkan cinsiyet rolleri
Kadının “bakım veren”, erkeğin ise “çalışan ve kazanan” rolünde tanımlanması her şeyin neredeyse başı. Toplumsal cinsiyet rollerini belirleyen bu geleneksel bakış açısı, kadının iş hayatındaki konumunu sınırlıyor.
Ayrımcılık işe alımlardaki sorularla başlıyor. Erkeklere sorulmayan bazı sorular kadınlara rahat rahat soruluyor. “Evli misin? Yakın zamanda çocuk yapmayı düşünüyor musun? Yok o öyle mi, böyle mi?” Peki, bu soruların işe dair deneyim ve becerilerle ilişkisi var mı? Yok. Hadi bakalım, daha ilk görüşmede başladık!
Etiketler…
“Kadınlar detaylara odaklanır ama kriz yönetiminde zorlanır", “Ama sen kadınsın”, “Bu pozisyon bir kadın için fazla stresli olabilir” “Gerekirse mesaiye kalıp geç vakte kadar çalışabilir misin ki” gibi pek çok örnek var. Ayrıca kadınların "daha duygusal" veya "risk almaktan kaçınan" bireyler olarak algılanması da cabası. Bir de iş yerinde güçlü bir duruş sergileyen kadının “fazla hırslı” damgası yeme olasılığı da var. Yani önüm arkam sağım solum etiket.
Mikro ama etkili: Mikroagresyonlar
Sessiz zorbalık da diyebiliriz. Mesela, toplantılarda kadının sözünün kesilmesi ya da bir fikri dile getirdiğinde dikkate alınmaması... Ardından aynı fikir bir erkek tarafından tekrar edildiğinde o erkeğin alkışlanması. Hayır, bu bir klişe değil, gerçekten yaşanıyor! Bilinçsiz veya kasıtsız da yapılsa bunun zorbalık olduğu gerçeği değişmiyor.
Cam tavan (glass ceiling) etkisi mi?
Cam metaforu, hiyerarşi basamaklarında yükselen kadınların önlerine çıkan engellerin görünmezliğiyle ilgili. Kadınların iş hayatında belli bir pozisyona yükseldikten sonra daha üst düzey yönetim pozisyonlarına terfi etmelerini engelleyen mekanizmaları anlatıyor. Bunun ardında liderliğin erkeklerle özdeşleştirilmesinin yattığı düşünülüyor. Bak sen! Bu duruma “erkek egemen” sektörlerde sık rastlanıyor.
Çocuk da yaparım kariyer de! Ama…
Kreş desteği, esnek çalışma saatleri gibi olanakların yetersizliği, kadınların özellikle çocuk sahibi olduktan sonra iş hayatından çekilmelerine sebep olabiliyor. Oysa iş yaşam dengesinin en önemli unsurlarından biri olabilecek esnek çalışma koşulları, çalışan performansını ve memnuniyetini de artırıyor.
Peki ne yapmak gerekiyor?
Kurumsal açıdan alınması gereken temel sorumluluklar çok net.
-Eşitsizliklerin tespit edilmesi ve kabul edilmesi, ardından eşitsizliklerin giderilmesi yönünde kurumsal adımlar atılması.
-Her seviyeden çalışana toplumsal cinsiyet eşitliğine dair eğitimler verilmesi.
-Eşitsizlikleri yaratan dinamiklerin tespiti. Ve bunları ortadan kaldırmaya yönelik stratejilerin geliştirilip uygulanması.
Deneyimler gösteriyor ki adil çalışma ortamı yaratan organizasyonlar sadece çalışan memnuniyetini artırmıyor, kurumsal performansı da iyileştiriyor.
Kadınlara gelince...
Her sorun beraberinde çözümü de getiriyor. Çıkış noktamız ise farkındalık. Yaşadığımız şeyin farkına varmak, yetkinlik ve becerilerimizi yok sayan uygulamaları kabul etmemek temel prensibimiz olmalı. Bunu yaparken de haklarımızı bilmeli ve bu haklar doğrultusunda mücadeleyi sürdürmeyi öğrenmeliyiz.
Unutmayın biz kadınlar güçlü önsezilerimiz, empati yeteneğimiz, kolay iletişim kurma becerimiz ve “sabrımızla” iş dünyası için vazgeçilmeziz. Özetle; girl power!