THIS IS INANC ile Ritmin Peşinde
Ritimlerin hikayeler anlattığı, geçişlerin duyguları yönlendirdiği bir evrende, DJ kabininde kendi yolculuğunu inşa eden THIS IS INANC’la birlikteyiz. Kendi sound’unu bulma yolculuğundan sahnedeki ritüellerine, DJ’likte teknolojinin dönüşümünden set sırasında yaşadığı ilginç anlara kadar müziğin farklı katmanlarına uzanan bir perspektif sunuyor. Sahneye çıktığında sadece şarkıları değil, enerjisini de dinleyiciye aktarırken, müziği de bir deneyime dönüştürüyor. Tutkusu, özgünlüğü ve teknik ustalığıyla, setin başında ritimleri şekillendirirken, kendi hikayesini de kendi yazıyor.
DJ'lik ve prodüksiyon kariyerine başlama sürecin nasıl gelişti? Seni bu alana yönlendiren belirli bir an veya ilham kaynağı var mıydı?
11-12 yaşlarındayken Hip-Hop kültürüyle tanıştım ve bu kültürün dört temel unsuru (rap, graffiti, break dance ve DJ’lik) olduğunu öğrendiğimde beni inanılmaz etkiledi. Özellikle, şarkıların altyapılarını hazırlayan ve sahnede plaklarla şov yapan DJ’ler ilgimi çekti. DJ’lerin plaklarla yaratıcılıklarını yarıştırdığı DMC Şampiyonaları’nı ağzım açık izleyerek büyüdüm. 17-18 yaşlarımda rap yapmayı da denedim, beat üretmeyi de öğrendim ama DJ’lik bana bambaşka bir tatmin hissi verdi. Küçüklüğümden beri Hip-Hop, Rap ve R&B türlerinde plaklar toplamaya başladım. Önceleri arkadaşlarıma evde setler çalarken, bir gün bir arkadaşım "Gel, bizim mekanda çal!" dedi ve böylece profesyonel olarak çalmaya başladım.
Müzik prodüksiyonlarında belirli bir yaratıcı süreç izliyor musun?
Sample tabanlı prodüksiyonları özellikle de caz sample’larını çok seviyorum. Hatta bir dönem caz müziğe olan ilgim nedeniyle trompet çalmayı öğrenmiştim. Bu yüzden, üretim sürecim genellikle üflemeli çalgılar içeren caz sample’larını keşfetmekle başlıyor. Burada devreye "digging" dediğimiz süreç giriyor. Yani plakçılara gidip daha önce dinlemediğim albümleri keşfetmek, bilinmeyen melodiler ya da ritimler aramak. Daha fazla müzik dinlemek, yeni sanatçılar keşfetmek, ve o sample’lar arasında bana hitap eden, beni yakalayan bir melodi veya davul düzeni bulduğumda onu kullanabileceğimi hissediyorum. Üretim sürecim, işte o tutkuyla o anları yakalamak üzerine kurulu.
Berlin'in elektronik müzik platformu HÖR'de performans sergilemek nasıl bir deneyimdi?
HÖR, dünyanın en çok takip edilen DJ streaming platformlarından biri. Underground sahneye büyük önem veren ve dünya çapındaki sanatçılara müziklerini duyurma fırsatı sunan bir platform. Orada performans sergilemek, uzun zamandır istediğim bir şeydi ve gerçekten çok mutluluk vericiydi. Rave ve techno ağırlıklı bir platform olmaları başta nasıl bir set hazırlamam gerektiği konusunda soru işaretleri yarattı. Ancak ben de HÖR’de dinlemeyi çok sevdiğim bir tür olan UK Garage ve Grime’ı içeren bir set hazırlayarak çaldım.
Instagram & TikTok gibi platformlar, sanatçılar için önemli bir etkileşim aracı haline geldi. Sosyal medyanın kariyerindeki yeri ve önemi hakkında ne düşünüyorsun?
Sosyal medya, artık sanatçıların kendilerini duyurmaları ve kitleleriyle etkileşim kurmaları açısından neredeyse vazgeçilmez hale geldi. Performans tarihlerini ve mekanlarını duyurmak, müziğini geniş kitlelere ulaştırmak için en etkili araçlardan biri. Dinleyiciler de sanatçıyı buradan takip edip, yeni performanslarını ve projelerini yakından görmek istiyor.
Ben görselliğin yarattığı dünyaya da çok önem verdiğim için özellikle Instagram’ı daha fazla kullanıyorum. Kendi tarzımı ve beğendiğim şeyleri paylaşarak, takipçilerime kişisel dünyamın bir yansımasını sunuyorum.

Müziğini oluştururken hangi sanatçılar, akımlar veya deneyimler sana ilham veriyor? Özellikle etkilendiğin bir müzik türü veya sanatçı var mı?
Özellikle “Golden Age Hip-Hop” olarak adlandırılan, 80’lerin ikinci yarısı ve 90’ların Hip-Hop sahnesi bana en çok ilham veren dönem. O dönemde ve sonrasında inanılmaz altyapılar ve müzikler üreten Dr. Dre, DJ Premier, DJ Quik, A Tribe Called Quest (Q-Tip), DJ Jazzy Jeff ve MF DOOM gibi isimlerden büyük ölçüde etkilendim.
Ayrıca 2000’lerin Rap ve R&B sound’unu da çok seviyorum. Pharrell Williams, Timbaland ve Scott Storch gibi müthiş prodüktörler, yaptıkları özgün altyapılarla dinleyiciyi ilk saniyede yakalayan ve zamansız hitler üreten isimler. Onların müziğe kattığı enerji ve yaratıcılık, benim için her zaman ilham kaynağı oldu.

Kendi sound’unu bulduğunu düşünüyor musun? Peki bu süreç nasıl gelişti?
Bir DJ’in ya da prodüktörün kendi sound’unu bulması veya yaratması, hem kişisel müzik zevkleriyle hem de dinleyici kitlesinin beklentileriyle doğrudan bağlantılı. Ben hiçbir zaman sevmediğim bir şeyi çalma taraftarı olmadım. En çok tutku duyduğum türler olan Hip-Hop ve R&B çalmaktan keyif aldığım için, oluşturduğum setlerde de bu müziklere yer veriyorum. Bu tutkuyu hissetmek ve aktarmak benim için çok önemli. Yaklaşık yirmi yıldır bu türlere ait plaklar ve CD’ler topluyorum, dinliyorum ve çalıyorum. Bu süreç, zaman içinde doğal olarak bir birikim ve kimlik oluşturdu.
Elektronik müzik prodüksiyonunda teknolojinin hızlı gelişimi, çalışma şeklini nasıl etkiledi? Yeni teknolojileri müziğine entegre etme konusunda nasıl bir yaklaşımın var?
İster elektronik müzik, ister rap/trap veya pop olsun, günümüzde müzik prodüksiyonları ağırlıklı olarak bilgisayar tabanlı DAW (Digital Audio Workstation) programlarında ya da bağımsız (standalone) cihazlarla yapılıyor. Teknolojinin sunduğu imkanlar prodüksiyon süreçlerini çok daha erişilebilir ve hızlı hale getiriyor. Yeni çıkan ekipmanları ve yazılımları yakından takip ediyorum ve elimden geldiğince kullanmaya çalışıyorum. Özellikle DJ’lerin sahnede kullandığı playerlar ve mixer’ler, gelişen teknoloji sayesinde birçok yeni kolaylık ve özellik sunuyor. Son dönemde oldukça popüler hale gelen ve şarkıların melodi, davul ve vokallerini canlı olarak ayırmaya yarayan Stem özelliğini de büyük bir keyifle kullanıyorum.

Sahne almadan önce belirli ritüelin veya hazırlık sürecin var mı? Performans öncesi nasıl bir mental ve fiziksel hazırlık yapıyorsun?
Performans öncesi özellikle mental olarak bir hazırlık sürecim oluyor. Çalacağım mekan, kitle ve setin zamanlaması üzerine önceden düşünüp plan yapıyorum. Çünkü ben sahnede ve müzikle insanlarla etkileşim kurduğumda kendimi en iyi hisseden DJ’lerden biriyim. Performans öncesinde kıyafet ve aksesuar seçimime de özen gösteriyorum. İyi görünmek, sahnede kendimi daha rahat ve özgüvenli hissetmemi sağlıyor. Bu da bir anlamda hazırlık sürecimin önemli bir parçası diyebilirim.
Sahnede insanlarla nasıl bir etkileşim içindesin? Kalabalığın enerjisini yükseltmek için gizli bir taktiğin var mı?
Çok küçük yaşlardan beri DMC şampiyonalarını izleyerek büyüdüm. Buradaki DJ’ler, freestyle olarak plaklarla scratch yapan ve sahnede plak hareketlerini sergileyen isimlerdi. Hip-Hop ve R&B türlerinde mixing, yani şarkı geçişleri, vokallerin fazlalığı ve altyapılardaki davul düzenlerinin farklı olması nedeniyle bana göre elektronik müziğe kıyasla biraz daha komplike. Bu yüzden çalarken, genellikle önümdeki cihazlarla daha meşgul görünüyorum. Ancak aslında asıl etkileşimi, müzikal açıdan farklı ve özgün seçimler yaparak ve enerjiyi yükselten hamlelerle kuruyorum. İnsanların beklenmedik ama onları coşturan geçişlere verdikleri tepkiler, benim sahnedeki en büyük motivasyon kaynağım oluyor.
Set sırasında başına gelen en komik ya da en tuhaf olay neydi?
Set sırasında çok komik ve tuhaf olaylar yaşadım ama en ilginçlerinden biri, çalmaya başlayalı henüz beş dakika olmuşken bir dinleyicinin elindeki yarım litrelik içeceği doğrudan mixerin üzerine dökmesiydi. O an sadece setin bozulacağını düşünmüştüm ama birkaç saniye içinde tüm mekanın elektrikleri kesildi ve parti aniden sona erdi.

Bir şarkıyı ya da seti çalarken "Bu kesinlikle benim sound'um!" dediğin anlar oluyor mu? Bunu hissettiren özel bir parça var mı?
Bu benim çok sevdiğim bir şarkıyı çalarken hissettiğim bir duygu bu. Şarkı olarak değişse de genellikle prodüktörleri aynı oluyor. Kesinlikle benim soundum diyebileceğim “bir şarkı” söylemek çok güç ama Dr. Dre veya Pharrell Williams’ın alt yapısıyla oluşan şarkıları çalarken açıkçası genellikle bu kesinlikle benim soundum diyorum.
Eğer bir müzik tarzı olarak dünyaya gelseydin, hangi tür olurdun ve neden?
İçinde aşk, nefret, eleştiri ve eğlence gibi tüm duyguları barındırabildiği için kesinlikle Rap/Hip-Hop olurdum.
Kendi hayatının film müziğini sen seçsen, hangi şarkılar mutlaka soundtrack’te olurdu?
Nas – Represent
Big Pun feat. Fat Joe – Twinz
Destiny’s Child – Say My Name
2pac feat. Snoop Dogg – 2 Of Amerikaz Most Wanted
The LOX feat. DMX - Money, Power, Respect
Eve - Let Me Blow Ya Mind
Mobb Deep – Shook Ones Pt. 2
Kanye West – Flashing Lights
Bizi senin dünyana yaklaştıracak bir çalma listesi önerir misin?