Aşağıdan çekiyorlar, rahatsız oluyorum, yerçekimi, ah!” diyen müzisyen, komedyen ve arkadaşım Mine Özgüle'yle oturduk, memeler üzerine konuştuk. Dik, sarkık, büyük, küçük, neyse ne, bayağı güzeller.
Şarkının konusunun adından direkt anlaşıldığının farkındayım ama “memelerim” şarkısı nasıl beyninde yer etmeye başladı, hikâyesini anlatır mısın?
Çok kilo aldığım bir dönemde, memelerim inanılmaz büyüdü. Aynaya baktığımda çok sarkık göründüler gözüme. Hayatım boyunca da kadınlardan memelerime övgü almışımdır dikliğiyle ilgili. Bir bozuldum. Kalem koydum düştü (bilen bilir) ama rahatlatmadı bu yöntem beni. Bir anda bu şarkıyı yazdım. Sonrasında kilo verince anladım ki memelerim sarkmamış, büyük olunca yerçekimine karşı o pozisyonu alıyorlarmış. "Memelerin sarktı diye şarkı yaptın memelerin sarkık değil" diye dalga geçen arkadaşlarım oldu. Ama zaten şarkının konusu aslında meme- lerin sarkması değil, o telaş hali. Meme bir sürü şeyin temsili. Bu telaşı sevmedim, bana ait gelmedi, onunla dalga geçerek şarkıya çevirdim.
Memelerinle güncel ilişki durumunuz nasıl? Hâlâ tutup yerleştirmen gerekiyor mu mesela?
Memelerimi bayağı beğeniyorum. Memeler dik, sarkık, büyük, küçük... genel olarak baya ğı güzel şeyler bence. Hep eril bakışa (male gaze) ait bir dünya olarak gördüğüm için konudan uzak durmuşum. Yukarıdaki sebepten dolayı tutup yerleştirmem gerekmiyor artık ama illa gelecek zamanı ve yine güzel olmaya devam edecekler. Onun dışında sütyene çok karşıyım ya. Bence başımıza gelmemesi gereken bir şeydi. Spor yaparken zıplamayı kolaylaştırmasını takdir ediyorum yine de.
Şarkıyı ilk duyduğumda “Sarktı dik memelerim sarktı” kısmını kalabalık bir kadın grubuyla söylemek bana çok iyi gelmişti. O yüzden sorayım: “Memelerim” yayınlandıktan sonra sana en iyi gelen yorumlar hangileri oldu?
Annelerden gelen yorumlar beni en çok mutlu eden şey oldu. Özellikle emzirdikten sonra sarkan memelerine karşı duydukları hüznü dinleyip “Ben böyle de güzelim kardeşim”lerini duymak harikaydı.
Yakın zamanda ben de çok kilo aldım. Ve şarkıdaki “Aynadaki ben değil miyim?” sorunla, çok gereksiz bir kalp birliği yaşamaya başladım. Bu “yeni bedene alışma” durumlarını nasıl aştın?
O söz, aslında büyümekle ilgili her şeyi kapsayan bir metafor. Büyümek değişimi ve vedaları, değişim de kim olduğumuz sorusunu tekrar tekrar sorduran ve yolda kaybolmuş gibi hissettiren bir durum. Artık şunu anlayacak yaşa geldim: Eğer ben bir şeyden çok rahatsız oluyorsam, ki mesela yaşlanmak konusu da cuk bir örnek, mutlaka zaman içinde anlıyorum ki bu düşünce bana ait değil. Yaşadığımız kültüre ya da toplumsal normlara ait.
Bundan dolayı her rahatsız olduğum konuyla içimde bir mücadele verip dış seslerden arındırmaya ve karşıt görüşler bulmaya çalışıyorum. Bir şeyi güzel ya da çirkin bulmamız çoğunlukla algı yönetimi. Göbeği çok olan birinin crop giymesi çirkin bulunur mesela. Hep böyleydi. Ta ki sevdiğim dizi karakterinin crop giydiğini ve bayağı göbeğinin çıktığını görene dek. Bayıldım. Konu tamamen bu.
Kreatif Direktör: Atıl Aggündüz (Panic Studio)
Fotoğraf: Göksu Yangın
Makyaj: Esra Arslan