Duyguların Ritmini Yakalamak: The Merve Project
Müziğin duygularla kurulmuş bir bağ olduğu geceler vardır. İşte tam da o anlarda, The Merve Project devreye giriyor. O ne ilk şarkısını önceden seçiyor, ne de kalabalığı ezbere bir listeyle yakalıyor. Hissettiği şeyi çalıyor. Bazen bir an, bazen bir bakış, bazen de Merve’nin ritme giren minik adımlarıyla şekilleniyor set listi. DJ kabininin ardında bir anne, bir anlatıcı, bir hafıza koleksiyoncusu var. Cosmo Pool Party’nin enerjisini yükselten setin de arkasındaki isim olan The Merve Project’in sahneyle ilişkisi eğlenceden çok daha derin: bir tür şeffaflık manifestosu. Corridor Pera’dan Göcek’in ağaçlarına, Queen’den Abba’ya uzanan bu müzikal yolculuk, kalabalığın içinde hep kendi ritmini arayanlara sesleniyor. Şimdi, o ritmin izini birlikte sürüyoruz.
“Her insan kendisinin bir projesidir” diyorsun ve bu proje seni setin başına kadar getirdi. The Merve Project’in sahneye evrilme sürecinde seni en çok zorlayan ama aynı zamanda en çok büyüten şey neydi?
“Tatlı stres hali :)” Hala her performans öncesi maksimum dozda yaşıyorum bunu. Sadece yeni işlerde değil, sürekli çaldığım Corridor’da bile heyecandan kalbim küt küt atıyor. “Bu gece kimler gelecek? Bir sonraki şarkım ne olacak? Dinleyiciyle bağ kurabilecek miyim?” gibi sorular içimde tarif etmesi zor ama beni besleyen bir stres yaratıyor. Tadına doyamıyorum :) Ancak son şarkımı çaldığımda “Oh!” diyebiliyorum.

İlk kez DJ setin başına geçtiğin o geceyi 'ilahi bir deneyim' olarak tanımlıyorsun. O an, sahneyle ilişkinin kırılma noktası mıydı sence?
Göcek’te, ağaçların arasında bir sergi açılışıydı. Ortam masalsıydı ama müzik davetlilere uygun değildi. DJ mola verdiğinde, “Ailenin sevdiği birkaç şarkıyı Spotify’ımdan çalabilir miyim?” diye sordum. Kabul etti. Çalmaya başladığımda atmosfer tamamen değişti. Gülümsemeler, danslar başladı. Kendimi 1.5 saat boyunca çalarken buldum. Müziğin dönüştürücü gücünü o gece tam anlamıyla hissettim. Bence önemli olan, doğru anda, doğru kitleye, doğru şarkıyı seçebilmek. Bu yüzden kendimi bir DJ’den çok “şarkı seçici” olarak tanımlıyorum. Bugün DJ olmak dijital dünya sayesinde çok kolaylaştı ama gerçek DJ’ler, plaklarıyla, tamamen içgüdüsel geçişlerle bu işi yapan, en zor koşullarda bile sahnede kalan insanlardı. Biz yeni nesil şarkı seçiciler, önce bir adım geri atıp o nesle saygı göstermeliyiz.
Benim için bu saygının en büyük örneklerinden biri, bana ilk “DJ olacaksın” diyen Ece Aksoy’dur. İstanbul gece hayatının mihenk taşlarından biri, yıllarca “Ece Bar”da usta isimleri ağırlamış bir duayen. 70 yaşlarında işinin başından bir dakika ayrılmayan biriydi, sabaha kadar hepimizden iyi takılırdı :) Şimdi biraz istirahat ediyor evinde ama benim çalıp da içimden ona teşekkür etmediğim bir gece yok. Ruhumun bir parçasında hep bir Ece Aksoy imzası olacak.
Oldies’ten House’a, Türkçe pop’tan Jazzy tınılara uzanan bir set hayal etmek: The Merve Project bu türler arasında nasıl bir köprü kuruyor? Kendi içinde nasıl akıyor bu eklektik yapı?
Beni ben yapan şeylerden biri de bu. Hiçbir performansta ilk şarkımı bile önceden belirlemem. Arşivimde sadece gerçekten sevdiğim parçalar var. Geçişlerde ritimden çok duygulara göre seçim yapıyorum. Bazen bir şarkı hikayeyi başlatıyor, bir sonrakiyle devam ettiriyorum. Ama önem verdiğim nokta “ne hissettirdiğim”. Bir gün hiç tanımadığım bir kadın geldi ve bana sarılarak: “Teşekkür ederim, uzun zamandır hissetmediğim şeyler hissettim.” dedi. Tam olarak kabinde varoluş amacım bu. Bazı şarkıların ritmi yüksek ama enerjisi düşük olabilirken, bazılarının da düşük ritmine rağmen enerjisi yüksek olabiliyor herkesin bildiği gibi. Benim işim biraz bu enerjilerle. Dinleyiciyle göz göze geldiğimde ne hissettiğimizi anlıyoruz. Beraber üzülüyor, yükseliyor, bazen travmalarımızı birlikte aşıyoruz. Tanımadığım ve birlikte bir hikaye paylaştığım, bana eşlik eden herkese minnettarım. Bu motivasyonla devam ediyorum yoluma.
Bugüne kadar çaldığın şarkılardan bir ‘The Merve Project marşı seçmen gerekse, bu ne olurdu? Neden o parça?
Hiç düşünmeden Bohemian Rhapsody derim. Queen’in her şarkısı ayrı özel olsa da bu bambaşka! Hem müzik türleri hem duygular arasında geçiş yapan çok katmanlı bir yapısı var. Melankoli, coşku, tutku ve dans… Hepsi bir arada. Pop, rock, opera, ballad gibi türlerin hepsine dokunuyor. Bir mini müzikal gibi. Alışılmadık, sınırları zorlayan, kuralsız ama prensipli. Tam ben… ve aslında hepimiz. Çünkü hepimizin içinde aynı anda yaşanan farklı hikayeler var. Bu yüzden çaldığım anlar, bütün mekan tek yürek oluyoruz sanırım.
Birine şarkı armağan edecek olsan... Kime, hangi parçayı seçerdin?
21 Aylık kızım Melisa’ya Sweet Child Of Mine - Guns’N’Roses… Kendisinin göbek bağı Royal Albert Hall’un hemen karşısındaki ağacın köklerinde. Var bir hayalimiz:)
Müzik senin için bir iletişim dili gibi. Peki bu dili kendinle ya da dinleyicilerle konuşurken en çok neyi ifade ediyorsun?
O an içimizde ne varsa… Döneme göre şarkıların anlamı da değişiyor. Örneğin artık Muse Uprising çaldığımda herkes bunun bir şarkıdan fazlası, bir duruş olduğunu biliyor ve bu coşkuyla eşlik ediyor. Hem özel hayatımda hem müzik hayatımda seçtiğim iletişim dilimde tek prensibim “şeffaf olmak”.
Bir gününü DJ kabini dışında izlesek, The Merve Project’in ruhunu oluşturan günlük ritüeller neler olurdu?
Kızım doğduğundan beri ruhum onu da kapsıyor. Bu yüzden çaldığım anlar dışında hiçbir zaman tek kişilik düşünmüyorum. Ritüellerimiz hep onunla. Sabah uyanırız ve hemen müzik açarız. Dans etmeyi çok seviyor ve müzik zevkine bayılıyorum. Sevmediği bir şarkı olduğunda hemen gelip “Ay ay ay” diye istekte bulunuyor. Sophie Ellis- Bextor’ın Get Over You şarkısı böyle başlar. Dinlediği andan beri - daha konuşamazken bu şarkıya eşlik etmeye başladı. Bazen yeni şarkılar keşfederken Melisa’nın tepkilerini izliyorum. Ritme girerse o şarkı gerçekten iyi çıkıyor.
Performans günlerinde kızım annemde kalıyor, ben de nadiren tek başınalık yaşıyorum. Bunda da biraz içime dönmeye, merkezlenmeye çalışıyorum. Mantra müzikleri ve nefes egzersizleri bana iyi geliyor. Favorim, Ajai Alai – Mirabai Ceiba. Kısacası çocukluğumdan beri hayatımın her anında müzik var. Bileğimde de yazdığı gibi: “Music Heals”. Bu bir hatırlatıcı dövme bana. Ne yaşıyorsak yaşayalım; bir şarkı gününüzü, bir gün ise hayatınızı değiştirebilir.

"Bu fotoğraf hayatımın özeti. Ben hayallerimi gerçekleştirirken bir diğer gerçekleşen hayalim olan kızımla ilgilenen annem... Onun sayesinde kızım 3 aylık olduğundan beri performanslarımı sürdürüyorum. Hem maddi hem manevi beslenmemi sağlıyor"
Bugüne kadar setlerinde en çok çaldığın, neredeyse seninle özdeşleşmiş bir şarkı var mı? O parça seninle nasıl bir bağ kurdu?
Adele – Rolling in the Deep ve Linkin Park – In the End diyebilirim. Hiç bir gece ne çalacağımı bilmesem de, bir an gelir… Zamanının geldiğini hissederim. In The End’i çalarım ve hep birlikte şarkıyı yaşamaya başlarız. Hiç beklenmedik bir anda gelir. Hayatta birçok şeyin geldiği gibi…Rolling In The Deep ise hem sözleri hem de özellikle Adele’in Royal Albert Hall konseri sonrası yaptığı konuşmada: “Thank you so much for making one on my dreams come true.” deyişiyle her performans sonrası yaşadığım hisleri özetliyor. “Count your blessings to find what you look for.” ise bence bize hayatla ilgili çok özel bir mesaj veriyor!
Türkiye’de DJ’lik sektörü hem sahne önü hem sahne arkası açısından oldukça farklı dinamiklerle ilerliyor. Sence sektörde kadın DJ olmanın avantajı ya da kırılması gereken önyargıları neler?
Bazı konuşmalar duyuyorum, kadın DJ’lerin fizikleriyle ön planda olmaları gibi. Komik. Beni zaten hiç kapsamadı neyse ki tombul biri olmamın avantajı diyelim :) Hiçbir konuda cinsiyet ayrımı yapmaktan hoşlanmam, yapanlardan da. Bence sektörde kadın- erkek farketmeksizin kırılması gereken şey yapılan işin gördüğü değer. Hayatını müzikle kazanmaya çalışan insanların her anlamda hak ettiklerini almasının gerekliliği. Öyle güzel bir iş yapıyoruz ki, iş olarak bile görmüyoruz. Tutkumuzu paylaşıyoruz. Ama bunun sürdürülebilir olması için sektörel olarak yapılan işe verilen değerin her anlamda ortaya konması gerekiyor.
The Merve Project bir içecek olsaydı, nasıl bir kokteyl olurdu?
Negroni Sbagliato. Klasik Negroni’nin isyankar kuzeni. “Yanlışlıkla Yapılmış” anlamı özgürlüğünden geliyor. Güçlü, karakterli, renki ve Prosecco dokunuşuyla daha feminen ve neşeli. En güzel hataları yaptığımız zamanlar gibi, kurallara göre değil kalbimize göre.
Kalabalığı tek bir anda yakaladığın, ‘işte bu’ dediğin bir remix ya da intro oldu mu hiç? O ana geri dönsek ne duyarız?
Çok var! Ama birini söylemem gerekirse: Hot ’N’ Juicy – Horny. Genellikle remix yerine orijinalleri tercih ederim, bu parçada olduğu gibi.
Sadece müzikle değil, stilinle de sahnede bir statement yaratıyorsun. Setin başında giydiğin bir parçayı asla rastgele seçmediğin anlar oldu mu? Moda senin için ne ifade ediyor?
Bence kelimelerimizden kıyafetlerimize kadar her şey bir ifade biçimi. Moda hakkında özel bir bilgim ya da ilgim yok. “Standart” tabir edilen bedende biri de değilim, çok da kolay olmayabiliyor giyinmek bazen :) Ama stilim tamamen bana ne iyi hissettiriyorsa onu bir araya getirmek üzerine kurulu. Kesin olan tek şey, kırmızı ruj her zaman iyi bir fikir. Kırmızı ruj, leopar deseni ve Mea Culpa Jewels kolyelerim olmazsa olmaz. Ne giyersem giyeyim, nerede olursam olayım, o kolyeler bana hep güç verir. Ruj için de MAC Ruby Woo ve Russian Red’i karıştırarak kullanıyorum.

Bir gün seni hiç tanımayan birine The Merve Project’in kim olduğunu tek bir sahneyle anlatmak istesek… O anı hangi mekanda, hangi şarkıyla ve hangi ruh haliyle anlatırdık?
CORRIDOR PERA! Corridor’un DJ’lerinden biri olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Nişantaşı’nda başlayıp Pera’ya uzanan 22 senelik hikayesi olan, kendi içinde kuralları olan, ama özgür hissettiren, kalitesinden ödün vermeyen. Popüler kültüre uymak yerine kendi kültürünü yaratan ve koruyan.. Çok zevkli bir dinleyici kitlesine sahip, benimsediğim eklektik müzik tarzını tam istediğim gibi çalabildiğim bir yer. Hem evimizden uzaktaki evimiz gibi hissettiğimiz hem de bize bilmediğimiz dünyaların kapılarını açan bir yer. Her gece başka bir hikaye! Şarkı ve ruh hali her an değişkenlik gösterebilir:) Gelin birlikte deneyimleyelim!