Olumlamalardan Bıkanlara: Beden Apolitikliği

Son yıllarda hiç kimse hiçbir şeyi olduğu gibi kabullenmiyor. Hayatlarımızı manifestlerle, bedenlerimizi estetik ve filtrelerle değiştirmeye çalışıyoruz. Değiştirmeye çalışmadığımızda da çılgınlar gibi olumluyoruz. İyi, güzel, olumlayalım ama bu kadarı da biraz fazla değil mi?
Bize yıllardır bedenimizi 7/24 sevmemiz, kusurlarımızı kutlamamız gerektiği söyleniyor. Ama ben Fatih Sultan Mehmet’in yan profilinden bir tık daha iyi görünen burnumu bir türlü sevemiyorum. Eminim sizin de bir türlü sevemediğiniz ama seviyormuş gibi davrandığınız bir yeriniz vardır. O zaman şu andan itibaren “mış” gibi yapmayı bırakabiliriz. Çünkü artık beden tarafsızlığı var!
Beden = Bedendir
Beden olumlamanın “Canım çatlaklarım, basenlerim sizleri seviyorum” coşkusuna karşı beden tarafsızlığı çok sakin şekilde abartılacak bir şey yok diyor. Beden tarafsızlığına göre bedenimiz eşittir sadece bedenimiz. Mesela bacaklarımızın ne kadar uzun ya da kısa olduğu önemli değil. Bizi çok eğleneceğimiz bir konsere götürüyor mu ya da onlarla uzun ve keyifli bir yürüyüş yapabiliyor muyuz? Tarafsızlık, işin bu tarafıyla ilgileniyor.
“Bedenim nasıl görünüyor” yerine “Bedenim benim için neler yapabiliyor” diye sormalıyız
Ya da kemerli diye kendimizi yiyip bitirdiğimiz burnumuzu düşünelim. Estetik ameliyat olabilirsek ne ala. Estetiğe paramız yoksa mecburen “ay herkesin burnu aynı, benimki en azından karakteristik” yalanını söyleyerek olumlamak zorunda kalacağımız burnumuz, beden tarafsızlığına göre sadece nefes almamızı sağlayan bir parçamız.
Kepçe olması canımızı sıkan kulaklarımız bize söylenenleri duyması için var. Dişlerimizin asıl amacı dışarıya estetik bir gülüş armağan etmek değil, onların görevi yiyecekleri çiğnemek. Badem gözlü değilsek görmüyor da değiliz ya. Yani beden tarafsızlığına göre bedenimizin her bir parçası amaçlarımızı gerçekleştirdiğimiz bir araç olmaktan ötede değil. Onlara fazla anlam yükleyerek kendimizi beklenti içine sokansa yine bizleriz. Kafayı güzel olup olmadıklarına takmaktansa işlevsellikleriyle ilgilenerek de mutlu olabiliriz. Bu hareketin temel kuralına göre vücudumuzu düşündüğümüzde kendimize sormamız gereken soru “Bedenim nasıl görünüyor” yerine “Bedenim benim için neler yapabiliyor?” olmalı.
Nasıl ki manifestte doğru cümleyi kurmak önemliyse beden tarafsızlığında da bu var.
Çünkü beden tarafsızlığı bir kabul ya da şükür biçimi değil, bedeni yalnızca beden olarak ele alıp, derin sorgulamalara dalmama meselesi. Örneğin arkadaşımızla dışarıda buluşup bir şeyler yediysek akşama aynada kendimize şu cümleyi kurabiliriz:
“Bugün bedenim sayesinde dışarıya çıktım, arkadaşımla vakit geçirdim ve leziz yemekler yedim. Düşünmem gereken bundan fazlası değil.”
Önemli Olan İçimizin Güzelliği
Beden tarafsızlığının bir diğer savunduğu düşünce dış görünüşümüzün bizim potansiyelimizi yansıtmıyor oluşu. Tam anlamıyla bir “önemli olan iç güzellik canım” bakış açısıyla illa güzel olmak kapıları açmaz; zeka, entelektüel birikim, eğitim gibi faktörler de önemlidir. Kendinizi bedeninizle tanımlamak zorunda değilsiniz diyor bu hareketin savunucuları. Haklılar bence. Biri şaka yaptığında gülmek için şakayı yapanın ne kadar güzel olduğuna bakmazsınız. Şaka güzelse gülersiniz.
"Beden tarafsızlığı, bedenimle tercihlerimin arasına girmiyor. Vücudumla ilgili özgür düşünmemi sağlayan bir akım. Herkesin bedeniyle ilişkisinin farklı olduğunu düşünürsek bence daha kapsayıcı." - Bicem, 27, Reklam Yazarı
Beden Tarafsızlığın Tarafına Geçen Beden Olumlama Aktivisti
Dünyanın ilk kilolu süper modellerinden ve beden olumlama denince akla gelen ilk isimlerden Ashley Graham, The Daily Show’da beden nötrlüğünü “Sadece bedenimde olmaktan mutlu olmak” şeklinde tanımlamış. Ardından bu hareketin, beden olumlamanın bir adım ötesine geçerek, bedenin sadece bir araç olarak görülmesini ve değerinin görünüşünden bağımsız olarak kabul edilmesini savunduğunu söylemiş.
“Şişman bedenler de vardır ve şişmanlar da güzeldir” cümlesiyle ortaya çıkan bir aktivist modelin, “beden tarafsızlığı insanların üstünden vücutlarıyla ilgili yükleri alacak” demesi bence konuya dair oldukça önemli bir gelişme.
Jameela Jamil De Aynı Tarafta
Ünlü oyuncu Jameela Jamil de beden tarafsızlığını savunanlardan. Jamil, bedenini sadece beynini ve ruhunu taşıyan bir araç olarak görmeyi tercih ettiğini belirtiyor. Bu sayede, bedeninin görünümü hakkında yargılarda bulunmuyor ve kendini estetikten bağımsız şekilde değerlendiriyormuş.
"Bacaklarımı basenlerimle değil köpeğimle koşup oynadığım anlarla değerli görmeyi tercih ediyorum. Bedenimi sadece bir araç olarak görmek daha gerçekçi ve önyargısız bir seçim." - Bahar, 35, Tasarımcı
Uzman Görüşü
“Beni Olumlamayın Beni Rahat Bırakın” - Opr.Dr. Esra Çabuk Cömert
Beden olumlama hareketi, kadınlara dayatılan katı güzellik standartlarına bir tepki olarak doğdu. “Bedenini sev, kendi teninde mutlu ol, kusurlarınla güzelsin” gibi söylemlerle her bedenin güzel olduğu vurgulandı. Ancak güzellik standartlarını yıkmaya çalışırken, farkında olmadan başka bir baskı mı yaratıyoruz?
Beden olumlamanın ötesinde, beden nötrlüğü kavramı da giderek daha fazla önem kazanıyor. Beden nötrlüğü, kişinin bedenini olduğu gibi kabul etmesini teşvik ederken, fiziksel görünüşten bağımsız olarak bireyin değerini merkeze alıyor.
Aslında beden, kim olduğumuzu tanımlayan bir unsur değil; hikayemiz, deneyimlerimiz ve varlığımız bundan çok daha fazlasını içeriyor. Kadının bedenine dair hisleri ve kararlarıysa yalnızca kendisini ilgilendirir.
Bu noktada, estetik prosedürler de beden algısıyla ilgili önemli bir tartışma alanı oluşturuyor. Bu durumda, kişinin bedenine bakış açısını değerlendirirken beden nötrlüğünü de göz önünde bulundurmak önemli hale geliyor.
Bu çerçevede, kişinin yalnızca bedeniyle değil, benliğiyle de barışık olmasını destekleyen bir yaklaşım benimsemek gerekir. Yine de unutulmamalıdır ki her zaman öncelik, kadının kendi bedeniyle ilgili özgür iradesi ve tercihidir. Bedenin bir bireyin değerini belirlediği yanılgısını yıkarken, aynı zamanda seçim özgürlüğünü de korumak gerekir.
Gerçek özgürlük, bir beden normuna uymaya çalışmaktan ya da tam tersi onu reddetmekten değil, kişinin kendi bedeniyle ilgili seçimlerini içsel bir farkındalıkla ve özgürce yapabilmesinden geçer.
Hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var.