Anneler Günü Sizin İçin Zorsa...

Eğer bu günü yaşamakta zorlanıyorsanız, yalnız değilsiniz…
hard-mothers-day-sq-1584380136.gif
Cosmopolitan

Bu yazı Selin Sümer tarafından Türkçeleştirilmiştir, yazılarını buradan okuyabilirsiniz.

Screenshot_2024-08-05_at_14.21.39-removebg-preview.png

Annem, Anneler Günü’nden tam iki hafta önce hayatını kaybetti. O zamanlar bu tarihin ne kadar anlamlı olduğunu fark etmemiştim. Dünya benim için boğuk, sisli bir yerdi. Mevsimler yoktu. “Başın sağ olsun”, “İyi misin?” gibi cümleler insanların ağzından dökülüyor, yere düşüp buruşuk birer kâğıt gibi önümde birikiyordu. Hiçbiri bana ulaşmıyordu. Hiçbir şey kaydetmiyordum. Zihnimi her şeye kapatmak istiyordum.

Bunu başarmanın iki yolunu buldum: Sert, boğaz yakan içkiler ve gündüz kuşağı televizyon programları. İlki zaten tehlike içeriyordu. Ama ikincisi…O da en az diğeri kadar tehlikeliydi. Her reklam arası anneler ve kızlarıyla doluydu. Çiçek firmaları annene sevgi göster diye bağırıyor; Heinz ketçap annene kahvaltı götürmeni öneriyordu. Televizyon sanki beni pamuklara sarılmış uyuşuk yasımın içinden çekip çıkarıp, acıyı hissetmemi istiyordu. Beni alaya alıyor, kaybettiklerimi ve asla geri alamayacaklarımı yüzüme vuruyordu.

Televizyon, pamuklara sarılı uyuşuk yasımı zorla söküp atmaya çalışıyordu.

O zamandan bu yana on beş yıl geçti. Artık televizyon aralarındaki reklamları bilmiyorum. Netflix sağ olsun. Ama şimdi başka bir zihni susturma yolu dikenli tellere sarıldı: telefonumda aşağı doğru hızlıca kaydırmak. Genellikle hoşuma gider; Instagram’daki arkadaşlarımın gülümseyen yüzlerini görmek mutlu eder beni. Ama Anneler Günü zamanı bunun tam tersini yapıyor. Yine de duramıyorum: “Bu yıl belki o kadar çok paylaşım olmaz” diye kendimi kandırarak giriyorum. Belki de artık daha güçlüyümdür diyorum—zaman geçtikçe yasımın birçok yönü kolaylaştı—o hâlde bu da neden kolaylaşmasın?

Ama hâlâ acıtıyor: çünkü karşıma sepya tonlarında anlar çıkıyor, eski anneli fotoğraflar, “en yakın arkadaşım” ve “sensiz yapamazdım” yazılı başlıklarla… Bu arada yapabilirsin, yaşayabilirsin... Sadece bir süre boyunca neşeyi bulmak çok daha zor oluyor.

Bu insanlar görünüşte (çünkü Instagram hiçbir zaman tüm hikâyeyi göstermez) klasik anne-kız ilişkilerini yaşıyor gibi: öğleden sonra çay içmeler, İtalyan restoranlarında yemek, beyaz şarap ve garsonla flörtler…

Bizimkisi farklı olurdu – belki konserlere giderdik, belki kütüphanede yan yana sessizce kitap okurduk. O kütüphaneyi çok severdi.

Kendimi bu hayal senaryolara kaptırmamaya çalışıyorum. Çünkü olmayacak şeyleri düşünmenin anlamı yok. Ama Anneler Günü’nde bunu engellemek imkânsız gibi. Instagram algoritması da bu acıyı uzatıyor, o gün ardından gelen haftaya da taşıyor. Bu dönemde uygulamayı açmamaya çalışıyorum. Parmağımı o morluk üstüne bastırmamak için tüm gücümle direniyorum.

Yaş aldıkça Anneler Günü’nün bir başka yüzünü de fark ettim: Üzerinde çocuk el yazısıyla yazılmış kartlar, kek yaptıktan sonra çikolataya bulanmış parmaklar (ve yüzler)… Bana bu günün yalnızca annesini kaybedenler için değil; annesiyle zorlu ilişkileri olanlar, kendi çocuklarını isteyen ama henüz kavuşamamış olanlar için de zor olduğunu hatırlatıyor. Cosmopolitan, bu Anneler Günü’nde onların da sesini duyurmak istedi. Çünkü bu günü yaşamakta zorlananlar yalnız değil.

“Hâlâ acıyor mu diye morluğa bastırmak gibi.”

Tüm bu hikâyeleri okumak bana bir şeyi hatırlattı: Hâlâ sarılabileceği bir annesi ya da kucaklayabileceği bir çocuğu olanlar, bunu kutlamalı. Annemle bu günü pek önemsemezdik, “ticari bir gün” deyip geçerdik. Ama şimdi o bal kokulu, üstünde arılar olan sevdiği banyo köpüğünü hatırlıyorum. Keşke ona daha çok alsaydım, ya da onu yemeğe çıkarsaydım. Evet, ticari olabilir ama birine onu sevdiğini göstermek için bir gün ayırmak önemli. Özellikle zor zamanlarda. Ve bence daha sık yapılmalı.

“Kendimi hep dışlanmış gibi hissettim.”

“Ben 18 aylıkken annemden alındım. Hayatımda hiç olmadı. Şimdi bununla ilgili tuhaf hissetmiyorum ama çocukken Anneler Günü kartı yapmam istenirdi. Biliyorlardı, annem yoktu. Belki beni dahil etmek istediler ama bana tamamen anlamsız gelirdi. ‘Anne’ kelimesini söylemek bile garipti çünkü hiç kullanmamıştım. Hep dışlanmış gibi hissederdim.” Lucy Elizabeth

“Ben en başından beri bir anneydim.”

“Düşük yaptıktan sonra bu günü yaşamak benim için çok zor olmuştu. Üstelik bu tam bahar öncesine denk gelmişti; her yerde yeni hayat simgeleri vardı. Zamanla biraz daha kolaylaştı ama hâlâ tetikleyiciler var. İkinci hamileliğimde insanlar ‘yakında anne olacaksın’ diyordu. Bunun ne kadar acıttığını bilemezlerdi. Ben zaten o zaman da anneydim ama insanlar ilk gebeliği hiç yaşanmamış gibi sayıyordu.” Jenni Julander

“Kendimi büyütmeyi öğrendim.”

“18 yaşımdan beri annemle görüşmüyorum. Ondan önce de Anneler Günü zordu çünkü hayatım boyunca bana duygusal, fiziksel ve sözel şiddet uyguladı. O hasarı onarmak yıllarımı aldı. Herkes anneleriyle ilişkilerini kutlarken kendimi çok yalnız hissediyordum.
Ama yaş ve mesafe bu hisleri hafifletti. Terapi, bu yaşadıklarımı biraz olsun geride bırakmamı sağladı. Asla tamamen geçmeyecek ama artık kendime o annelik şefkatini vermeyi öğrendim. Kendime bakmayı, kendime sarılmayı. Şimdi sadece başka bir gün olduğunu hatırlatıyorum kendime.” May

“Küfretmek de, isyan etmek de tamam.”

“Oğlum Lucas 2008’in Ağustos ayında doğdu. İkinci bebeğimdi. İlk altı hafta her şey normaldi. Sonra SMA teşhisi kondu. Bebeklerde görülen bir sinir sistemi hastalığı. Tedavisi yoktu. Lucas 20 haftalıkken, 8 Aralık’ta, kollarımda hayatını kaybetti.

İlk Anneler Günü’nü hatırlamıyorum. Sadece kafamda yankılanan sesi hatırlıyorum: ‘Bebeğim öldü. Bebeğim öldü.’ Şimdi o ses daha kısık ama Anneler Günü’nde hâlâ biraz ağlıyorum (ve birçok başka günde de). Hâlâ bir anneyim. Ama çocuklarına hiç sarılamayan annelerin acısı bambaşka. O ilk Anneler Günü’nü yaşayanlar için bir formül yok. Biz yıllar içinde o günü mutlu anılarla dolduracak şeyler planladık. Ama kapıları yumruklamak da tamam. Kendini şımart, kendine nazik ol, nasıl hissediyorsan hissetmeye hakkın var.” Jenny Hannigan

“İyi bir yerde olsan da, yine de acıtabilir.”

“Eşimle üç kez tüp bebek denedik ve hepsi başarısız oldu. Sonra bu yasla baş etmek için yıllar harcadık. Anneler Günü zor çünkü toplum, belli bir yaştaki tüm kadınların ya çocuk sahibi olduğunu ya da mutlaka olmayı planladığını varsayıyor. Ama durum böyle değil. Ve bu da çok can acıtıyor.

Bunu biraz daha kolaylaştırmak için günü önceden planlıyoruz. Sürpriz şekilde yakalanmamak için. Mesela doğada yürüyüşe çıkıyoruz ya da yatakta kalıyoruz o gün.” Isabel Stainsby

“Tatlı acı bir zaman.”

“Annem 2014’te, Anneler Günü’nden bir hafta önce vefat etti. Sonrasındaki günü hatırlamıyorum bile. Annemsiz geçirdiğim ilk Anneler Günü çok zordu. Herkesin hediye alıp fotoğraf paylaşması beni öfke ve kıskançlıkla dolduruyordu. ‘Neden onların annesi var da benim yok?’ diye düşünüyordum.

2016’da ben de anne oldum. O günden beri bu gün hem kutlama hem de yas tutma anlamı taşıyor benim için. Annem artık burada değil ama anneliğin ne kadar özel olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Anneleri olmayanlar bence bu günü çok daha derinden hissediyor. Onların ne kadar harika olduğunu, ne çok sevildiğini düşünüyoruz ve sadece bir saniyeliğine bile olsa burada olsalar diye iç çekiyoruz.” Robyn Clement 

Haftalık