Birhan Keskin

Şair
Birhan Keskin.jpg
Seçkin Tercan
Elif Key yazdı

Hayatta her şey geçiçidir, gelir ve geçer. Ve şans eseri diye bir şey yoktur. Gökte gezen yıldızlar dahil hiçbir şey başıboş değildir ve tesadüf diye bir şey yoktur. İnsan bir şiire, bir şaire bir mevsim geçişinde, kuşların geri gelişinde, doğduğun mevsime uzak bir ayda, bir misafirlikte, bilmediğin bir evin kütüphanesinin rafları arasında sayfaları kıvrılmış bir kitaba denk geliyorsa, içinde bir yerde iyileşmeyi bekleyen bir yer olduğundandır. 30 yıldır karıştırdığı iksirini, uzak dağların eteklerinden topladığı otları, dağ keçilerinin inadıyla karıştırıp, bir barbarla bir medeninin yanında yedi köy, yedi kapı gezdirmiş, yedi kilit açtırmış, yedi kapı süprüntüsünü tütsülemiş merhemini öyle hazır etmiştir. Öyle bir ilaç verir ki, nasıl iyileştiğini anlamazsın. Tesadüf diye bir şey yoktur. Ne seçtiği kelimeler, ne yürüdüğü yollar, ne yaşadığı aşklar, ne terk etmeleri, ne kavuşmaları, ne gördüğü denizler, ne başını okşayan rüzgarın ismi, ne denizin tuzu rastgeledir. Kirasını, faturasını ödemediğin bir evde düştüğün o uykuyu, çoktan ölmüş gitmişlerle kendini bir masada, derin sohbetler edip, sularda yüzdüğünüzü gördüğün o rüyayı, en yorgun olduğun, canının en yandığı, umudunu, gururunu kaybettiğini sandığın anda bir cümlesiyle gelir sana devranın dönme ihtimalini hatırlatır. O misafirlikte, üstüne usulca gelip örtülen o battaniyelerin nezaketinde kitaplar yazar.

Kendi gibi incecik kitaplar yazması da tesadüf değildir. Toprağa girmeden evvel defalarca öldüğünden yaşamı hatırlatır, betonları, hızlı trenleri katar satırlarına, ağaçları, adaleti, kadınları, çocukları, denizi, rüzgarları, hayvanları, narların olgunlaştığı mevsimi, taşın sabretmekle çatlamayıp köşelerini yuvarlattığını, rüzgarın estiği sabahların sesini, iki kişilik sessizlikleri, sık sık camdan dışarıya bakmayı, ödünç baharları, borç harç içinde kurulan sofraların bereketini, silkinti otunun kerametini, kedilerin ay ışığında mırıldanmasını, küçük eşeklerin yıldızları örtündüğünü, hayatlarımızın birbirine dolanan hayallerimizden ibaret olduğunu, hepimizi uykusuz bırakan hidrofor gürültüsünü, her yerde karşımıza çıkan çömelmiş adamları, memleketi anlatır. Ölmek bir yok oluş değilse, öldüğümüzde yedi kat gök geçip gideceksek, o bizden evvel yedi kat gök kubbeyi dolaşandır.

Çöllerde rüzgarlarla savrulan çalıları, balkonları ve fesleğenleri, uçurumları anlayanların suskun olduğunu, zeytin ağaçlarını, kelebek tozlarını, yaşamak izlerini, geçen kışın nasıl da hiç geçmediğini, günlerden kalanların muhasebesinin nasıl yapıldığını, uzun sessizliklerin nasıl biriktiğini bildiğini söylemez ama yazar, sonra her derdin dibine bir derman bırakır, yokuşu tırmandırır, sonra elinden tutar indirir. ‘Ciğer kendini en çabuk onaran organ’ diyorsa bir bildiği vardır. Unutma diye de tembih etmez, zaten unutamazsın. O’nu bir kere okuyan, kabul olmuş bir duaya döner gibi gider gider geri gelir. Bir kelimesiyle iyi eder, iki kelimesiyle yerle bir eder, üzer ama iyi eder, derdini artırır ama sırlarını azaltır. Her gün bir kez dışarı çıkar, her gün kırık bir bulutla yürür, her gün bir insana bakıp, yüzünü yere eğer, her gün adaleti ve zalimleri düşünür, sonra da eve dönüş yolunda, gider kurşun gibi ‘Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor / Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor’ diye yazar. Yumruğu ilk yiyen de O’dur, atan da, yere düşen de, yere düştükten sonra kalkıp kavgaya devam eden de O’dur. Adaletin içinde zalimin oturduğunu, tecellinin içinde ecelin durduğunu gör diye yazar. İğne deliğinden bin kere geçirdiği ipi atar sana, tut da bu dünya yangınından kurtul diye. Bir kelime için kaç yüz maraton koştu kim  bilir, kim bilir nasıl böyle ince kitaplar ve kağıt kesiği gibi şiirler yazar. Aylardan Eylül çok yakışır Birhan Keskin’e. 

Mutsuz ama bahtiyarlar için

Dizelere yeteri ilgiyi gösterilmeyen bir zamanda, bu topraklarda hâlâ tutkuyla şiirlere teslim olanlar varsa, bu en çok Birhan Keskin sayesindedir. Kendisine, şiirle bağımızı ayakta tuttuğu için minnettarız. Keskin’i yazarımız Elif Key’in kaleminden okuyoruz. Key, “O’nu bir kere okuyan, kabul olmuş bir duaya döner gibi gider gider geri gelir” derken, bizi şairin geçtiği yollarda dolaştırıyor.

Yaratıcı Ruhlar ile ilgili diğer kişiler