Spor ve Fetiş

Fetiş deyince insanın aklına daha “yaramaz” şeyler geliyor, kabul. Peki hayranları tarafından delice sevilen spor tanrı ve tanrıçaları da fetiş objeleri değil midir?

2024 Robert Prange.jpeg
2024 Robert Prange, Getty Images

Basketbola aşkım tabii ki Michael Jordan’lı yıllara dayanıyor. Her ay Fast Break’in yeni sayısını beklediğim ve derginin koleksiyonunu yaptığım yıllar. İçinden çıkan posterler 15 metrekarelik odamın duvarlarını süslüyor, atletik özelliklerine hayran olduğum bu sporcular hakkındaki her haberi didik didik okuyorum. Benim için onlar ulaşılması imkansız, büyüleyici varlıklar. Doğum günlerimde, yılbaşlarında “Ne istersin?” sorusunun cevabı benim için basit. “Bana bir Air Jordan basketbol ayakkabısı, Chicago Bulls forması ve bir de Charlotte Hornets eşofmanı lütfen!”

İmzalı Peçete

O sırada Türk basketbolu için önemli yıldızlardan biri pırıl pırıl parlıyor: İbrahim Kutluay. Şekerspor ve Büyük Kolej yıldız takımlarında lisanslı basketbol oynuyorum ve gece hayallerimde Kutluay kadar iyi bir şutörüm. Bir de onun kadar yakışıklı bir erkek arkadaş hayalim var, o ayrı bir konu. Tüm maçlarını izliyorum. O yıllarda ünlü bir sporcuya ulaşmak neredeyse olanaksız. Bugün eğer çok isterseniz sosyal medyanızı açıp hesabınızdan bir mesajla istediğiniz insana ulaşabiliyorsunuz. Kordonlu sabit hatlı telefonlu yıllarda ise hiçbir şansınız yok. 

Bir arkadaşım İstanbul’da oynanacak bir Fenerbahçe maçına gideceğini söylediğinde havalara uçuyorum. Hemen İbrahim Kutluay’dan bir imza istiyorum! Ne yapacaksam imzayı? Evet imza. Nereye atsın imzayı peki? Peçeteye! “İbrahim Kutluay imzalı peçetem” İstanbul-Ankara arasında 450 km seyahat ederek bana ulaşıyor. O peçeteyi yıllarca saklıyorum. Peki ama neden? Benim oyuna olan aşkım ve yetenekli sporculara olan tutkum o peçeteyi bana saklatıyor. Sporcu olabileceğime dair inancımı korumama da yardımcı oluyor. Olamadım o ayrı. 

Söz konusu imzalı peçetenin bir nevi doğaüstü bir güce sahip olduğuna inandım yıllarca. O zamanlar bana oldukça anlamlı gelen ama bugün geriye dönüp baktığımda abartılı ve takıntılı bir inanç da diyebiliriz. Özetle, antropolojideki fetişizm, tanrısal güçlerin cansız şeylerde (örneğin totemlerde) bulunabileceğine dair ilkel inancına karşılık geliyor. 

Fetiş Yaramaz ve Seksüel Olmak Zorunda mı?

Bir nevi seksüel olmayan fetiş de diyebiliriz buna. Fetişin sözlük tanımları arasında batıl inançlı veya abartılı bir güven, sevgi veya saygıyla bakılan maddi ve mantıksız bir saygı veya saplantılı bir bağlılık nesneleri yer alıyor. 

Ama fetiş deyince insanın aklına daha “yaramaz” şeyler geliyor, kabul. Mesela benim de ilk aklıma Sex and the City’nin bir bölümünde ayakkabı aşığı Charlotte'un ayak fetişi olan bir ayakkabı mağazası çalışanıyla tanıştığı bölüm geliyor. Aslında konunun kökeni bir şeye takıntılı, saplantılı olmaktan geliyor. Dolayısıyla aklımıza ilk olarak spor da gelmiyor. Ama atletler, sporcular dünya üzerindeki en büyük takıntı objelerindendir. Onlara hayranları tarafından delice sevilen spor tanrı ve tanrıçaları da diyebilir miyiz? Bence diyebiliriz. Andy Warhol’un 70’lerin sonundaki 20 dünyaca ünlü sporcuyu resmettiği “Atletler” isimli sergisinde sporcuları bir fetiş nesnesi olarak düşündüğü söylenir. Warhol’un plastik bir Pantheon’u da her sporcunun başarısının büyüklüğü yerine hayranları tarafından nasıl sevildiğine olan sevgisine odaklanır

Meta Fetişizmi

Sporcuların kullandıkları eşyalara, dokundukları toplara, bisiklet şortlarına ve giydikleri terli formalara sahip olma isteği ise fetiş tanımının biraz daha netleştiği alanlar olabilir. Hatta bunlar açık artırmalarda binlerce dolara satılıyor. Bazı açık artırmaların sonucu bir insanın giyilmiş veya kullanılmış bir nesne için ne kadar ileri gidebileceğine dair fikir veriyor. Karl Marx bunu para ve metaya dayalı kapitalist toplumun gerçek kalbi olarak değerlendirirken tüketiciliğin tipik öznelliğini oluşturduğunu vurguluyor. Sotheby's'de, isimsiz bir teklif sahibi, Jordan'ın 1998'de Chicago Bulls ile oynadığı "Son Dans" sezonunun finallerinde giydiği forma için 10,1 milyon doları gözden çıkardı mesela. Bu bir rekordu. Bundan önce ise yine isimsiz bir teklif sahibi Diego Maradona'nın 1986 Dünya Kupası çeyrek finallerinde Arjantin adına "Tanrı'nın Eli" golünü attığı sırada giydiği forma için 9,3 milyon dolar ödemişti. Danışmanlık grubu Market Decipher, 2032’ye kadar dünya genelinde “spor hatıralarının” ticari değerinin 227,2 milyar dolara ulaşacağını öngörüyor. Bu bende ciddi bir “wow” duygusu uyandırıyor. Marx'tan Freud'a ve Lasch'a kadar düşünürler fetişlerin hem yararlı hem de zararlı olduğunu öğretirler. Yararlıdırlar çünkü zihinsel ve sosyal çatışma ve eksiklik karşısında bize geçici bir anlam ve bağlılık duygusu verirler. Ancak zararlı da olabilirler çünkü daha anlamlı bağlılıkların telafisi (yedek nesneler) olurlar.

Marx, emek, kapitalizm, narsizim kavramları ve psikolojik boyutları bir yana benim Kutluay imzalı yıllar içerisinde renk değiştirmiş ama gücünden hiç etki kaybetmemiş peçetem ise diğer yana lütfen. Onlarca taşınma ve ev değişikliği sırasında kim bilir hangi çöpte buldu kendini. Ama etkisi ve olumlu enerjisi hala aklımda. Belki de spor içerisinde farklı alanlarda kendime yer edinmeme alttan alttan bir yardımı da olmuştur, kim bilir!

PHOTO-2024-07-11-18-27-17.jpg
Bahar Ekinci Akçaoğlu
Spor Yazarı
Siyaset Bilimi mezunu. 2017’den beri freelance spor yazarı. Arka sokaklardaki yemekleri keşfetmeye tutkun bir gym rat. Basketbol aşığı. Spordaki cinsiyet eşitsizliklerine kafayı takar. Toplumsal farkındalık üzerine yazar. Planör adında hak temelli bir haber bülteninin kurucusu. Kadın, çocuk, hayvan haklarını, iklim krizini var olan tüm eşitsizlikleri dert eder.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık