Confessay: Benim Odamda Devam Edelim mi?

Odasından çıkarken seyahat boyu duş jelini cebime attım. Sanki onu kendimle birlikte yaşadığım şehre, İstanbul’a getirecektim.

YAZAR: Selin Ket
Print Collector, Getty Images.png
Print Collector, Getty Images

Onu gördüğüm an daha önce hiç kimsede hissetmediğim bir duygu oluştu. Otelin kapısında bekliyorduk. Tarih 4 Kasım 2017’ydi. Dünyanın her yerinden Tiflis’e gelen ve aynı sektörde çalışan kalabalık bir gruptuk. Moda dergiciliğinde çalışan editörler, fotoğrafçılar, eleştirmenler, kreatifler olarak yükselen bu şehri ve modasını tanımaya davet edilmiştik. Onun da bu seyahatte olacağını Instagram hikayelerinde görmüştüm. Daha o zaman midemde bir ağrı oluşmaya başlamıştı.

Adam, sektörün bilinen, takip edilen önemli fotoğrafçılarındandı. Ona ve işlerine olan hayranlığımı pek çok kişi biliyordu. Geçen yıl tesadüf eseri onu aynı yerde gördüğümdeki şaşkınlığımı hatırlıyorum. Benim için onunla sohbet etmek bile o kadar uzak ihtimaldi ki... Ünlü birine olan, gerçeklikten uzak ve platonik bir aşk gibi.

Hâlâ Çok Yakışıklıydı

Bir sonraki yıl ise 4 Kasım günü otelin kapısında bizi yemeğe götürecek aracı beklerken gördüm ilk kez. Hâlâ çok yakışıklıydı. Sanki teninin içinden bir ışık yayılıyordu. Saniyelik bir göz temasında bulunmamız bile iştahımın kesilmesine, oradaki dört günü sadece muz ve kırmızı şarapla geçirmeme yetti. Daha önce hiç iştahım kesilmemişti. 33 yaşındayım, iki yıldır evliyim. Yoksa ben hiç aşık olmamış mıydım? Bu aşk mıydı? Neden iştahım kesiliyor, neden mideme ağrı giriyordu? Ellerim neden buz gibi terliyordu?

O gece yemekte ayrı masalarda otursak bile arada göz göze gelip bakışmalarımız devam etti. Daha sonra otelimize döndük. Odama gittim. Makyajımı temizleyip uyumak için yatağa uzandım. Her zaman yaptığım gibi uyumadan önce sosyal medyaya son kez bakınıyordum. Tabii ki ilk Adam’ın hikayelerine baktım. Hayran olduğum bu Amerikalı adamla büyük bir tesadüf eseri ikinci kez aynı şehirdeydik. Üstelik aynı otelde kalıyorduk.

Sonra Bir DM Geldi

Gün içinde onu görmediğim anlarda ne yaptığını acayip merak ediyordum. Instagram’daki bir hikayesinde o gün katıldığımız defileyle alakalı bir soru sormuştu. Yanıt yazdım. Beni takip etmiyor. “Teşekkür ederim, ne kadar dikkatlisin” dedi. Telefonumu başucuma koydum, uyumak için lambayı söndürdüm. Bir dakika sonra telefonumun ışığı yandı. Sekize yakın fotoğrafımı beğenmişti. Sonra bir DM geldi.

“Ah bu sensin... Geçen yıl da buradaydın ve üzerinde kırmızı oversized bir mont vardı, çok iyi hatırlıyorum çünkü montunun arkasında tuttuğum takımın küçük bir amblemi vardı. Bugün seninle yüz yüze geldiğimizde tanıyamadım.”

“Ha ha ha, bunu hatırlamana inanamıyorum ve evet artık kaküllerim var.”

“Sanırım ondan tanıyamadım, çok yakışmışlar.”

“Teşekkürler, iyi geceler.”

Oda Numaran Kaç?

Yorganı kafama kadar çektim. Ve tekrar ekranın ışığı yandı. “Aynı otelde kaldığımızdan haberim yoktu, oda numaran kaç?” Paylaştığım hikayelerden benim de orada kaldığımı anlamıştı. Telefona bakakaldım. Doğru mu okuyordum? Bu sorunun tek bir amacı vardır ve sadece meraktan sorulmamıştır. Ne yapacaktım? O çok sevdiğim ama artık ilişkimizin tükendiği İstanbul’daki kocamı aldatacak mıydım? Bunu yapmaya, asla yapmam dediğim şeyi yapmaya hazır mıydım?

“352” yazdım. Mesaj okundu. Gönder tuşuna bastığım an pişman oldum, bunu yapamazdım. İçimden umarım gelmez diyordum. Ama bir yandan da o kadar çok istiyordum ki... Bu duyguları tatmaya, beğenildiğimi hissetmeye, dokunulmaya ihtiyacım vardı. Ah salak kafam, yanlış oda numarasını yazmışım. Belki de bu bir işaretti. Adam zekamdan şüphe edecek diye düşünürken koridordan konuşma sesleri yükselmeye başladı. Gidip başka bir odanın kapısını çaldıysa bu hikaye büyük ihtimalle sonlanmış olurdu. Neyse ki sonlanmadı...

Oda Numaran Kaç?

O konuşmaların Adam ve yanlış odadaki kişiler arasında mı olduğunu hiç öğrenemedim. Sabah kahvaltıda karşılaştığımızda manidar bir şekilde gülümsemesi belki de bundandı. Ertesi gün sunumlar ve defilelerle çok yoğun geçiyordu. Ben yine ağzıma lokma sokamıyordum. Gece her şey bittiğinde en yakın arkadaşımla birlikte otelin barında içiyorduk. Birden onu gördüm, kendi arkadaşlarıyla içeri girdi ve gelip yanımıza oturdu. Bir kadeh içki sipariş etti. “Sana eşlik edeyim” dedi.

O gece orada, sekiz kişi oturuyorduk fakat sanki dünya durmuştu ve sadece ikimiz vardık. Her şeyden konuştuk. Dünyaya bakış açısını, bilgisini keşfettikçe sanki bir çukura doğru çekiliyordum, hayranlığım artıyordu. Ona olan tutkumun her yudum şarapta biraz daha derinleştiğini, kanıma karıştığını hissediyordum. Aramızda oturan insanlar, herkesi yok sayan sohbetimizden rahatsız olup yerlerini değiştirmeye başladılar. Gecenin sonunda yan yana otururken, neredeyse koynuna sokulmuş şekilde buldum kendimi. Kokusunu içime çekiyordum, bir yandan kahkahalarla gülerken. Bir an geliyor kendime yabancılaşıyordum. Bu ben miydim? Gerçekten bu işi ilerletecek miydim? İnsan hem kendisine yabancılaşıp hem de kendisine bu kadar yakınlaşabilir miydi? Saat artık gece yarısını geçince ve barda çalışanlar kapatmak zorunda olduklarını söyleyince odalarımıza çekildik. Harikaydım.

Usluca odama gidip bu işi küçük bir flört şeklinde sonlandırmıştım. Ta ki mesaj gelene kadar... “Benim odamda devam edelim mi? 412.”

GettyImages-1243835004.jpg
 William Rodrigues dos Santos / Getty Images

Birkaç Kilo ve Sadakatimi Kaybettiğim Gece

Pijamalarımı giymek için soyunmuştum. Üstüme bir sweatshirt geçirdim, spor ayakkabılarımı giydim, kapısını çaldım. Açtı. Birkaç saniye göz göze bakıştık. Hiçbir konuşma olmadan birbirimizin dudaklarına yapıştık. Hayatımın en güzel ve asla unutmak istemediğim anlarını yaşadım. Her şey bittiğinde duşa gitti. “Gelmek ister misin?” diye sorduğunda, tahmin etmesi oldukça güç olan ve aslında kapalı bir kutu gibi görünen bu adamın beni bünyesine kabul ettiğine emin oldum.

Suyun altına girdiğimizde, o küçük boy duş jelini açtığında korktum. Tenimden akıp gitmesine izin vermek beni gerçekliğime döndürecek diye. Beyaz otel havlularına sarılıp, yatağa uzandığımızda yeniden o derin sohbetlerimiz başladı. Sektörden, fotoğrafçılıktan, hayattan... Onun kolları arasındaydım, elleriyle omzumu okşuyordu konuşurken. En dürüst fikirlerini paylaşıyordu. Gece birlikte uyumak istediğini söyledi. Sarıldık ve beş dakika sonra birbirimize sırtımızı dönmeden sabaha kadar o şekilde uyuduk. Sabah ondan önce uyanıp ayakkabılarımı giyip, bağcıklarını bile bağlamadan sessizce ayrıldım oradan.

Son Bir Kez Daha?

Ertesi akşam şehirdeki son gecemdi. Moda haftası artık bitiyordu. Akşam yemeğinden sonra bu kez ben mesaj attım: “Son bir kez daha?” “Lütfen” dedi. Bunun ona son dokunuşum olduğunu biliyordum. Onu son kez öpüşüm, başımı omzuna son kez yaslayışım. Kokusunu daha çok içime çektim. Odasından çıkarken seyahat boyu duş jelini cebime attım. Sanki onu kendimle birlikte yaşadığım şehre İstanbul’a geri getirecektim. Vedalaştık.

Eve döndüm. Eşime her şeyi anlatmak istedim ama onun yerine boşanmamız gerektiğini, çünkü artık bende bir şeylerin tükendiğini söyledim. Bir şans daha istedi, değişeceğine söz verdi. Bugün hâlâ evliyiz. Ve yaşananları bilmiyor. İçimden zaman zaman anlatmak geçse de bunun onu sadece üzeceğine eminim. Peki tüm bu olanlar için pişman mıyım? İşin enteresanı, asla değilim. O iki geceye dair her anı, her detayı ömrümün sonuna kadar hatırlamak istiyorum. Zamanla birlikte detaylar silinmesin, iliklerime işlesin istiyorum. Bazı duygular insana aklına gelmeyecek şeyler yaptırabiliyor.

"İstanbul'a Gelmek İstiyorum"

Adam aslında bana kendi değerimi hatırlattı. İyi hissetmeye, iyi davranılmaya ne kadar ihtiyacım olduğunu. Ve aslında bana iyi davranılmasına izin vermem gerektiğini... Bu seyahatte sadece birkaç kilo değil sadakatimi de kaybetmiştim. İkimiz de ülkemize döndükten sonra ara ara konuştuk fakat bu kadarla kaldı. O şimdi, benimle birlikte olduğu zamanda sevgili olduğu kadınla evli ve Kopenhag’da yaşıyor. Ben de hâlâ olduğum yerdeyim. Arada onu ve o geceyi düşünüp tebessüm ettiğim, odasından aşırdığım duş jelini kokladığım bir yer...

Yaklaşık bir yıl sonra posta kutuma bir mail düştü.

Konu: İstanbul Moda Haftası. “Hey, nasılsın? İstanbul’a gelmek istiyorum. Birlikte iş yapmaya ne dersin?” Kabul ettim. İşi ayarladım. Çukurcuma Cuma'da buluşalım dedim. İçeri girdim. Karısıyla birlikte beni karşıladı...

WhatsApp Image 2024-09-19 at 16.50.38.jpeg
Selin Ket
Yazar
Yazar
Haftalık