İstismardan Doğan Trend: Subway T-Shirt Theory

Subway T-Shirt Theory, aslında tüm kadınların çok iyi bildiği negatif bir duygunun çözümüne yönelik bir çaba olarak ortaya çıkmış, ancak çokça eleştirinin hedefi haline gelmiş bir trend.
Kadınların etrafındaki bakışları üzerine toplamayı sevdiği söylenir. Belki şık bir davetten ya da önemli bir organizasyondan bahsediliyorsa bu doğru olabilir ama aynı şey sokaklar ve toplu taşıma araçları için geçerli değil. Çünkü metroda, metrobüste, tramvayda veya otobüste bir kadına yönelen her bakış kadın olmanın getirdiği güvenlik kaygılarını tetikliyor.
Subway T-Shirt Theory, kadınların her an kendini kollamak zorunda hissedişinin sadece Doğu toplumlarına özel bir refleks olmadığının bir göstergesi olarak, New York semalarından süzülerek karşımıza çıkıyor. Kadınlar, özgürlükler ülkesi Amerika’nın kalbi New York’ta da aynı endişelerle boğuşuyor.
Menşei New York, İçeriği Her Yer
Subway T-Shirt Theory, yazın vücudunu saran kıyafetlerle toplu taşımaya binmek konusunda kendisini rahat hissetmeyen New York’lu kadınların tacize karşı bulduğu bir tür strateji olarak ortaya çıktı. Olayın özü şu, diyelim ki vücudunuzun hatlarını belli eden bir elbise ya da bluz giydiniz, üstüne oversize ve dikkat çekmeyecek renkte bir t-shirt ya da sweatshirt giyiyorsunuz ve toplu taşımaya bu şekilde biniyorsunuz. Böylece tacizcilerin ve ahlak bekçilerinin rahatsız edici bakışlarından kendinizi koruyorsunuz.
TikTok sayesinde viral bir trende dönüşmüş olabilir ancak ne yazık ki hiçbirimizin yeni tanıştığı bir kavram değil Subway T-Shirt Theory. Annem 90’lı yıllarda minibüslerde modern giyinen kadınları taciz eden bir kesimin olduğundan bahsetmişti. Teyzem bu tacizcilere karşı önlem olarak yanında toplu iğne taşır ve kendini risk altında hissettiğinde onlara batırarak tehditi savuştururmuş. Toplu taşımada kendini hedef hissetmek analog zamanlardan kalan bir sorun kadınlar için.
Menşei New York, içeriği her yer dememin sebebi dünya genelinde bu konuyla ilgili yapılan araştırmaların sonuçları. Fransa’da yapılan bir araştırma, kadınların %48’inin toplu taşıma kullanacaksa kıyafetlerini ona göre belirlediğini ortaya koymuş. Ankete katılan kadınlar toplu taşıma kullanacaklarsa etek yerine pantolon giydiklerini veya dekoltelerini şal veya büyük bir kazakla kapattıklarını ifade etmişler. Yapılan başka araştırmaların sonuçları ise kadınların %80’inin toplu taşımada tacize uğradığını ya da tehdit edildiğini gösteriyor. Ve benim aklıma doğrudan minibüste etek giyen kıza uçan tekme atan şahıs geliyor. Ve evet bu olay bizim ülkemizde olmuştu.
Biz Kimi Cezalandırıyoruz?
Üzülerek söylüyorum ben de bu giyim sansürünü uygulayan kadınlardan biriyim. Bundan sekiz yıl önce Çemberlitaş’taki kız yurdunda kalıyordum. Yazın staj yaptığım için orada kalmam gerekmişti ve oda arkadaşlarımdan biriyle Aksaray’a yakın bir kahveciye gidecektik. Bir başka oda arkadaşım şort giydiğimi görünce “Şortun çok kısa, sıkıntı yaşama orada.” demişti. Ben de “Ne olacak canım!” deyip dışarıya o şortla çıkmıştım. Gerçekten de o gün herhangi bir sıkıntı yaşamadım. O zamanlar benim için kıyafete sansür uygulamak saçmalıktı. Sonra bir üst paragrafta bahsettiğim toplumun bazı kesimlerinde infial yaratsa da yaşanmaya devam eden şiddet olayları gerçekleşmeye başladı. Genç kızlar, kadınlar giyimlerinden dolayı sokak ortasında şiddete maruz kalıyordu. Arkasından tecavüz ve tacizler hiç olmadığı kadar artmaya başladı. Evet kimse resmi olarak onu giyme, bunu giyme demiyordu. Baktığınızda isteyen istediğini giymekte özgürdü. Ama alttan alta bu özgürlüğün sonucu sokakta tanımadığın birinden şiddet görmekse bunu da göze al, sonuçlarına katlan deniliyordu sanki. Giyimine, kuşamına, yaşam tarzına kimseyi karıştırtmayan, karışmak isteyen akrabanın, eşin, dostun ağzının payını bir güzel veren ben, zamanla kendi giyimime kendim karışmaya başladım. Önce gideceğim yere göre değil, semte göre giysi seçtim. Ardından kısa giysilerimi kabanlarla, dekoltelerimi ceketlerle gizledim. Taksiye bile etekle bindiysem büyük bir çantayı bacaklarımın üstüne koyarak kamufle etmeye başladım. Bu durumun TikTok gibi bir mecrada, New York’tan dünyaya bir trend olarak yayıldığını görünce de şöyle düşündüm: Biz kimi cezalandırıyoruz?
Bu trend ortaya çıktığında birçok kadın “Ben de hep bu yöntemi kullanıyorum’’ şeklinde destekleyici yorumlarda bulunmuş. Ama bir o kadarı da benim kendime sorduğum soruyu sormuş. Bir Twitter (ben Twitter’a X demeyenlerdenim ve hiçbir zaman da demeyeceğim sanırım) kullanıcısı, "Kadınların kendi güvenliklerini sağlamak için giyimlerini değiştirmeleri gerektiğini düşünmek bile oldukça yanlış. Tacizciler bu davranışların sorumlusu değil mi?" şeklinde bir paylaşımda bulunmuş. Bir diğer Twitter kullanıcısı ise "Kadınlar olarak neden sadece giydiğimiz şeylerden ötürü korunmaya ihtiyaç duyuyoruz? Asıl mesele, erkeklerin bu tür davranışları yapmamayı öğrenmesi." şeklinde yorum yapmış.
Çok haklılar. Neden biz metroya salına salına elbisemizle binmek varken yazın sıcağında oversize t-shirtle elbisemizi gizleyelim? Ya da neden bu giysileri hepten giymeyi bırakıp dikkat çekmeyecek bol kıyafetlerle dışarı çıkalım? Tacizin sorumluluğunu tacizciden alıp, kıyafetlerimizin üstüne yüklediğimizde bu sorunu çözmüş mü oluyoruz yoksa daha da büyütüyor muyuz kendi ellerimizle?
Bu İşin İçinden Sansürle Çıkılır mı?
Konuyla ilgili sadece Twitter kullanıcıları değil uzmanlar da yorum yapmış. Uzmanlar farklı perspektiflerden ve farklı disiplinlerden yorum yapsalar da hepsinin açıklamasındaki ana fikir bu işin içinden kadınların kendilerini sansürlemesiyle çıkılamayacağı yönünde.
Kıyafet Sansürü Sistemsel Bir Sorun
Prof. Dr. Lila Parker, giyim tercihlerini yalnızca bireysel seçimler olarak görmemek gerektiğini vurguluyor. "Kadınların toplumsal alanda güvenliklerini sağlamak için kıyafetlerini değiştirmeleri, aslında sistemsel bir sorunun göstergesidir. Taciz ve güvenlik kaygılarının kadınların yaşamlarını bu denli etkilemesi, toplumsal normların ve eşitsizliğin bir yansımasıdır." diyerek, bu tür davranışların daha büyük bir toplumsal dönüşüm gerekliliği taşıdığına dikkat çekiyor.
Parker, bu tür davranışların kadınların giyim özgürlüğü üzerinde kısıtlamalar getirdiğini ve bunun yerine, erkeklerin davranışlarını değiştirmelerinin ve kadına yönelik şiddeti önleyecek yasal düzenlemelerin yapılmasının daha etkili bir çözüm olacağını belirtiyor.
Bu Bir Görünmeme Stratejisi
Dr. Alicia Thompson, bir sosyal psikolog olarak, kadınların toplu taşımalarda daha az dikkat çekici kıyafetler giymelerini "görünmeme stratejisi" olarak tanımlıyor. "Kadınlar, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, kamusal alanda dikkat çekmemek ve rahatsız edilmemek için kendilerini 'görünmez' hale getirmeye çalışıyorlar. Subway t-shirt, aslında bu stratejinin bir parçasıdır. Kadınların giydiği rahat ve bol kıyafetler, onları potansiyel tehlikelerden korumaya yönelik bir psikolojik savunmadır."
Thompson, aynı zamanda kadınların görünürlüğünü azaltarak, toplumsal baskıdan ve tehditlerden korunmayı amaçladığını, ancak bu davranışın sorunun yüzeyini örtme eğiliminde olduğunu savunuyor.
Feminizm Giyim Özgürlüğünü Savunuyor
Feminist teorisyen Dr. Emma Jones, kadınların giyimlerini değiştirmelerinin, cinsiyet eşitsizliğinin temel belirtilerinden biri olduğunu vurguluyor. "Kadınların kendilerini güvende hissetmek için kıyafetlerini değiştirmeleri, aslında sistemin kadınları birer hedef haline getirdiğinin bir göstergesidir. Kadınların giyim seçimlerini, onların güvenlik kaygılarından ötürü değiştirmeleri yerine, erkeklerin tacizci davranışlarını durdurmaları gerektiği savunulmalıdır." Jones, kadınların giyimlerini özgürce seçebilmeleri gerektiğini ve bu özgürlüğün, toplumsal eşitlik için temel bir adım olduğunu belirtiyor.
Kendall Jenner’dan Trende Destek
Uzman görüşlerini araştırdıktan sonra bir de ünlüler ve influencerlar konuyla ilgili ne yorum yapmış ona bakmak istedim ve karşıma Kendall Jenner’ın konuyla alakalı açıklaması çıktı. Kendall Jenner, kendi sosyal medya hesaplarında, rahat giyimin önemine ve kadınların kamusal alanlarda daha rahat olmalarını sağlamaya yönelik yapılan tüm davranışların anlaşılabilir olduğunu ifade etmiş ve şöyle demiş: "Kadınların kamusal alanda kendilerini güvende hissetmeleri, giydikleri kıyafetlerle ilgili. Eğer bir t-shirt ya da rahat bir kıyafet, kadınları daha rahat hissettiriyorsa, bence bu çok anlamlı bir şey."
Hermione’miz Bu Trende Karşı
Emma Watson yani biricik Hermione’miz sadece oyuncu değil aynı zamanda toplumsal olaylara karşı duyarlı, feminist bir aktivist. Sosyal medyada, bu konuya sessiz kalmamış ve kadınların sürekli olarak kendilerini korumak için kıyafet seçimlerini değiştirmelerinin aslında cinsiyet eşitsizliğinin bir göstergesi olduğunu belirtmiş. Watson, "Kadınların, sokakta tacize uğramamaları için 'görünmeme' çabaları sadece toplumun bizlere dayattığı bir normdur. Kadınlar olarak bu tür davranışların artık sona ermesini istiyoruz. Güvende olmak için kıyafetlerimizi değiştirmemeliyiz." şeklinde bir paylaşımda bulunmuş. Zaten Harry ve Ron Hermione ve zekası olmasaydı bir hiçti.
Chiara Ferragni Konuyu Anlamamış Olabilir
Açıklamasını okur okumaz “Abla ne diyon sen ya!” şeklinde bir tepki verdim. Çünkü Ferragni, "Giyim sadece güvenlik meselesi değil, aynı zamanda nasıl hissettiğimizi de gösteriyor. Rahat olmak, kendimizi en iyi şekilde ifade etmenin bir yoludur." şeklinde bir açıklama yaparak, rahat kıyafetlerin moda dünyasında giderek daha fazla yer bulduğuna dikkat çekmiş. Bu tür paylaşımlar, giyim tercihlerinin, özgürlüğün ve kendini ifade etmenin bir aracı olarak görüldüğünü öne sürmüş. Ama bence konu insanların bedenleriyle barışması ve onları olduğu gibi kabullenmesi değil burada, trendi bağlamından çok kopuk ve ne şiş yansın ne kebap modunda incelemiş. Bizimle deyılsın Chiara Ferragni.
Bize Gereken Anti Subway T-Shirt Theory
Bu trend belki de kadınların artık kendi kendilerine baskı kurmaktan vazgeçmesine bir aracı olur. Çünkü biz kadınlar giyimimizle, halimizle, tavrımızla ve her konuda yaptığımız seçimlerimizle kimseye yaranmak zorunda değiliz. Bol t-shirt’leri tacize karşı kalkan gibi kullanmayacağımız, sadece tarzımıza yakıştırdığımız için giyeceğimiz bir anlayışa geçmeli ve anti subway t-shirt theory’i el birliğiyle viral hale getirmeliyiz.