Celebrity Crush’ımızla Hâlâ Şansımız Var mı?
Küçükken beğendiğimiz ünlülerin bizi istemesini geçtim, biz onları istiyor muyuz?
Birkaç hafta önce kız arkadaşlarımla yaptığımız yolculukta biri telefonu eline alıp şarkı sırasına One Direction ve Justin Bieber ekledi. Sonunda. Hep birlikte, senelerdir dinlemediğimiz şarkıları ezbere söylerken hayat 2010’lardan bir klip kadar canlı, huzurlu ve heyecanlı hissettirdi. Yol kenarında ayçiçekleri, rüzgârda uçan saçlarımız ve içimizdeki bikinilerle biz. Aklınızda canlandı mı?
Şarkıları dinlerken tabii ki konu geçmiş ve güncel celebrity crush’larımıza geldi. Harry Styles’ın (onu çok sevsek de) “beni arama” dediğinizde kalkıp kapınıza gelecek, fısıldayarak ses kayıtları atacak ve sizi uyurken izleyebilmek için her sabah erkenden uyanacak ilgiye muhtaç bir adam olduğu konusunda fikir birliğine vardık ve yalnız ölmemesini diledik.
Artık büyüdüğümüze ve çocukluktaki celebrity crush’larımızla aramızdaki en büyük engellerden biri olan yaşımız bir problem olmadığına göre, onlarla bir şansımız olabilir miydi?
Farklı Dünyaların İnsanları mıyız?
Celebrity crush’larım için yapılmış TikTok editlerini izleyerek kalbimdeki kabuk bağlamış yaraları kanatıp melankolik bir ruh haline girdikten sonra etrafımdakilere “Bir gün celebrity crush’larınızla tanışacağınızı düşünüyor musunuz?” diye sordum. Aldığım yanıtlar beni hazırlıksız yakaladı: Hiç kimsenin gerçekliği onlarla tanışmayı içermiyordu. Çoğu, bunu istemiyordu da zaten. İsteyenler de imkânsız buluyordu.
Peki ama neden? One Less Lonely Girl* olma hayalimizi tam olarak hangi noktada kaybettik? Bu, tek taraflı kalmaya mahkum bir ilişki mi? Bizler gerçekten farklı dünyaların insanları mıyız?
Crush, tanımı gereği ulaşılamaz olan, belki de öyle kalması gereken ve yalnızca hayalken güzel olan bir şey. Çoğu zaman gerçeklikten uzak, iki boyutlu ve bir kişinin yorumlanmasından ibaret.
Kusura Bakmayın Size Ayıracak Vaktimiz Yok
M. (Oyuncu, 23), “Celebrity crush'larımla tanışmayı imkânsız bulmuyorum ama üzerine düşünmüyorum” diyor. Onun için tüm bu durumun keyfi, onlarla tanışmak değil, hayal kurmak. “Güzellikleri uzakta olmaları. Kafamda onları istediğim kişi yapabilirim,” diyor. Eğer tanışırsa da bunun kendi çabasının değil, kozmik olayların bir sonucu olacağına inanıyor.
Var olduğunuzu bile bilmeyen birine hayranlık, ünlü birine duyulduğunda, işler ister istemez daha da zorlaşıyor. Dolayısıyla en başından böyle bir beklentiye girmemek ve bunun imkânsız olduğunu kabul etmek, en iyisi mi acaba diye düşünmeden edemiyorum.
Ünlü aşklarımızı artık umursamamak pek tabii anlaşılabilir. Yaşımız ilerledikçe çoğumuz gerçek hayattaki ilişkilerimize ve hedeflerimize odaklanıyoruz. Onlarla tanışma hayali, bir zamanlar kaçış ve umut kaynağıydı. Zac Efron’a duyulan ortak aşk zamanında pek çok dostluğu güçlendirdi bir kere.
Beş kişilik arkadaş gruplarının çoğu ise dağıldı çünkü Grup Hepsi dört kişiydi. Şimdi ise kendi gerçekliğimize odaklanmış durumdayız ve onlara ayıracak vaktimiz yok.
Yeni Hayaller
“Onunla (Paul Mescal) tanışamayacağımı bilmek içimi rahatlatıyor. Bunu küçükken de biliyordum. O, Notting Hill ben ise Beverly Hills’im,” diyor S. (Marka Uzmanı, 24). Eğer tanışırsa tabii ki şansını deneyeceğini de ekliyor.
Bu arada, ben celebrity crush’ımla tanıştım. Bunları yazarken yüzümde gururlu ve kendini beğenmiş bir sırıtma var, o gün çekildiğimiz fotoğraftakinin aynısı. Meet & Greet içindi evet, yalnızca beş dakikaydı, evet, ama 16 yaşındaki ben böyle bir şeyin mümkün olabileceğini düşünmezdi. Dolayısıyla bu büyük bir olaydı. Masum hayranlıktan doğan ve aslında çok basit olan bu durum, hayatın geneline olan bakışımı değiştirdi: Her şeyi yapabilirdim, dünyanın bir sınırı yoktu ve belki de toplum, hayallerimizin sınırlarını çizmekte çok aceleci davranıyordu.
Buyursun Profesyonel Crush’lar
Yaşım büyüdükçe, duyduğum hayranlıklar kişilerin kendisine olmaktan çok yaptıklarına yönelik olmaya başladı. Geçmişte birlikte olma hayali kurduğum ya da arkadaşım olmasını umduğum kişiler, zamanla yerlerini “o olmak” istediğim kişilere bıraktı. Bu kişilere idol de diyebilirsiniz, ben profesyonel crush terimini ortaya atacağım. Bunlar, hayattaki başarılarına özendiğim, aynı masayı paylaşmak istediğim insanlar ve bu imrenme hâlimi ilham verici buluyorum. Birine karşı böyle hissetmeyi kendimi keşfetmek için bir fırsat olarak görmeye çalışıyorum ve bu çoğu zaman yeni deneyimlerin kapısını açıyor. Seramik yapmaya, bateri çalmaya, yeni bir dil öğrenmeye bu şekilde başladım. Hayranlık hissini bir enerji kaynağı olarak görüp istediğim kişi olmaya yaklaşmak için kullanarak.
"Fan" kelimesi Latince "fanaticus" kelimesinden geliyor. “Deli, coşkulu, tanrıdan ilham almış kişi” demek. For the Love of Fangirls (Fangirl’ler Aşkına) başlıklı Tedx konuşmasında senarist Yve Blake fangirl olmanın ne kadar azim gerektirdiğini anlatıyor ve içimizdeki bu kontrol edilemez duygunun aslında bir süper güç olduğunu söylüyor. Ben ona katılmayı seçiyorum.
Yani evet, hâlâ bir şansınız var, eğer istiyorsanız.
*One Less Lonely Girl: Justin Bieber şarkısı. Her konserinde seyircilerden bir kız seçer ve bu şarkıyı ona serenat yaparak söylerdi.