Eski Bizi Özledim

Yazarın Tavsiyesi:
Fonda bu müzik eşliğinde okumanız önerilir.
Hayatın şu anki dönemine bir renk vermemi isteselerdi griyi seçerdim. Çocukluğumdaysa hayat rengarenk ve canlıydı. Tüm çocukların doğum günü fotoğrafları aynıydı mesela. İnsanlar mutluydu, aileler birlikteydi. Kalabalıklar vardı ve kalabalıklar içinde yalnızlık azdı. Her gün yeni bir kara haber üzerimize çullanmıyordu. Evet sorunlar yine vardı ama gelip geçici olduğunu biliyorduk. Birbirimize kenetlenip moral olabiliyorduk. Şimdi sokakta yürürken bir tane mutlu insan göremiyorum ben. Herkesin kaşları çatık, bakışları sisli. Herkes çok sinirli. Hepimiz ayrı kutuplara savrulmuş durumdayız. Herkes birbirinden vebalıymış gibi kaçar oldu.
Farklıydık Ama Birdik, Beraberdik
Geriye dönüp baktığımda o özlediğim günlere dair hatırladığım en önemli duygu birliktelik. Anneannemin evinin karşı binasında alevi bir aile otururdu. Evin babası balkona çıkıp saz çalar, tüm mahalle onu dinlerdi. Evlerinin altında marangoz dükkanları vardı. Hayal meyal oraya gittiğimi hatırlıyorum, tahtanın kokusunu… İlk evcil hayvanımı, kuşumu bana onlar vermişti. Tüm mahalle onları çok severdi. Bugünkü ayrımlar yoktu, biz her şeyimizi paylaşan komşulardık. Derdimizde, sıkıntımızda birbirimize koşar, mutlulukları beraber büyütürdük.
Hayal Kadar Güzeldi, Hayal Kadar Uzak Oldu
O günlerde insanlar iki kuruş para uğruna, yarın belki de bir depremde yok olup gidecek apartman daireleri için birbirine girmezdi. Eğlenmeyi ve güzel vakit geçirmeyi bilirdik. Kültür vardı, sanat vardı. Televizyonlarda Rock’n Coke festivalinden görüntüler vardı. Taksim vardı. Ben çocukken çekilen o ikonik Taksim fotoğrafını hatırlıyorum. Benim hiç şahit olamadığım güzellikte. Ben o fotoğrafa bakınca ölen bir yakınıma bakmış gibi oluyorum artık, içim hüzün doluyor. O sükûnet, o sessizlik şimdi nerede?
2002 Dünya Kupası'nı hatırlarsınız. Ve evlerden sokaklara taşan o büyük coşkuyu. Yine Taksim’de amatör kamerayla çekilmiş, muhtemelen çekenin bir gün bu görüntülerin hayal kadar uzakta olacağını bilmediği bir video var. O videoda sokaklarda Türk bayraklarıyla, bağıra çağıra şarkı söyleyen insanlar var. Göbek atan esnaf dayılar var. Güneş var, renkler var.
Artık birlikte sevinemiyoruz, birlikte üzülemiyoruz. Ölümlerde bile kavgaya tutuşuyoruz. Hepimiz birbirimize ve birilerine karşı öfkeliyiz. Herkesin gözlerinde aynı yılgınlığı görüyorum. Hayatın her alanındaki bu çekişmeden çok sıkılıyorum. Ben eski bizi çok özlüyorum. Çocukluğumun o güzel günlerine dönüp, bir yorganın içine girer gibi anılarımın içine girmek ve üstümü onların sıcaklığıyla örtmek istiyorum.
İnsanlığımız Nerede?
Teknolojiden ve yarattığı kaostan uzakta, duygular bu kadar ele ayağa düşmemişken olan halimiz çok daha insandı. Kendim de dahil son yıllarda yaşadıklarımızın, maddi dünyanın manevi dünyaya baskın oluşunun hepimizin insanlığından azalttığını görüyorum. Hoşgörü, misafirperverlik gibi yüzyıllardır genlerimize işlemiş kavramlardan uzaklaşıyoruz. Bugün biz hayvanlar konusunda bile ayrışmış durumdayız. Oysa ki biz şehirlerindeki kedileriyle, köpekleriyle ünlü tek ülkeyiz.
Bu Bir Gelecek Kaygısı Pandemisi
Artık etrafımda anksiyetesi olmayan tek bir kişi bile kalmadı. Gidebilenler psikoloğa gidiyor, gidemeyenler kendi kendini yatıştırmanın yollarını arıyor. Aramızdaki kimya bozulduğu gibi herkesin ruh sağlığı da bozuldu. Tanıdığım herkes gelecek kaygısıyla dolu. Bana en çok koyan da bu. Şu an hayatımı yaşamam gerekirken neden bu kadar gelecek kaygısıyla doluyum? Dünyanın farklı yerlerindeki gençler Morning Routine TikTok’ları paylaşırken, neden bu kadar kasvetli bir yazı yazıyorum? Ben aslında bunları yazmayı hiç istemiyorum. Benim de gündemim Morning Routine olsun, 90 yaşında gibi “Nerede o eski günler!” edebiyatı yapmayayım istiyorum. Her şeyin iyi olmasını geçtim en azından biraz normal olmasını istiyorum.
Sevinsem mi Üzülsem mi?
Hüznün değil mutluluğun üzerimize bir sağanak gibi yağdığı, herkesin sadece kendi hayatıyla ve kendi sorunlarıyla meşgul olabildiği, önemli anlarda gerçekten “birlikte yan yana” olabildiğimiz, hayatın sıcak, sarı, parlak bir renge sahip olduğu günleri aklımın ermediği çocukluk dönemimde harcadığım için üzülüyorum. Ama sonra o kısacık aralığa denk gelmiş olduğum için şanslı hissediyorum.
Aklımdan Çıkmayan O Kişi: Kahin Dayı
Hayat yine öyle hissettirir mi inanın hiç bilmiyorum. Son zamanlarda aklıma sık sık sonradan çok caps’i de yapılan bir sokak röportajı geliyor. “Çok şükür kötü günler geride kaldı, şimdi sırada daha kötü günler var” diyen dayıyı düşünürken buluyorum kendimi. Evet, ex’imi, crush’ımı, fanı olduğum bir ünlüyü ya da morning routine’imi değil tanımadığım bir dayıyı düşünüyorum. Ne büyük adammış, yüzlerce sosyoloğu getirsen şöyle tespit yapamazlardı, diyorum. Keşke o dayıyı bulup bir de ben sorabilsem, hayat yeniden çocukluğumdaki gibi rengarenk ve sımsıcak hissettirecek mi diye. Ve bu kez olumlu bir yanıt alsak hep birlikte.
Ne güzel olurdu.
Olabildiğince iyi kalın.