Çalışmanın Özgür Hali: Dijital Göçebelik

Dijital göçebe olarak hem gezip hem çalışabilirsiniz.

YAZAR: Mine Dedekoca
GettyImages-1305227027.jpeg
Vasil Dimitrov | Getty Images

Dijital göçebelik özellikle pandemi sonrasında dünyada hızlıca yayılan bir yaşam tarzı olmaya başladı. Dijital göçebeler, bir yandan seyahat ederken bir yandan da uzaktan çalışma imkanları sayesinde işlerini yapmaya devam edebilen kişiler. Özellikle kadın dijital göçebelerin sayısının giderek artması, bu yaşam tarzının sunduğu özgürlük ve esnekliğin, kariyer hedeflerini gerçekleştirmek isteyen kadınlar için ne kadar cazip olduğunu gösteriyor.

Bali'nin huzurlu plajlarından Londra'nın şık kafelerine, Bangkok'un renkli sokaklarından Berlin'in yaratıcı ortak ofislerine uzanan bu yeni çalışma ve yaşam kültürü, ofis duvarlarının ötesinde bir dünya sunuyor. Bu yaşam tarzı konusunun iç dünyasını daha iyi anlamak için uzaktan çalışma dünyasından arkadaşlarım Nienke Nina Keizer ve Han Talbot’la İstanbul seyahatleri sırasında bir röportaj yaptım. Farklı hikayelere sahip iki başarılı kadın dijital göçebeyle, onları bu yola iten nedenleri, karşılaştıkları zorlukları ve bu hayatın onlara sunduğu kazanımları konuştuk. 

 

Dijital göçebe / uzaktan çalışan olmaya sizi ne teşvik etti? Sizi bu adımı atmaya iten belirli bir an veya deneyim var mıydı?

N.N.K: Dijital göçebe olmaya karar vermedim aslında, kendiliğinden oldu. Filipinler'de yaşarken tükenmişlik yaşadığım bir dönemde, bir arkadaşımın tavsiyesiyle Bali'ye gittim. Orada iki hafta kaldım ve bu sürede kendimi çok rahatlamış hissettim. Manila'daki yoğun şehir hayatının aksine, istediğimde denize gidebilme, doğada yürüyüş yapabilme imkanıyla çalışmak bana çok iyi geldi. Beş yıl boyunca Brezilya, Endonezya, Bali, Tayland ve Avrupa'daki çeşitli ülkelerde bu yaşam tarzını deneyimlemiş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.

H. T: İşimi tamamen uzaktan yapmaya birkaç yıl önce karar vermiş olsam da, bu kararı vermeden önceki on yıl boyunca Londra ve Birleşik Krallık içinde farklı lokasyonlara seyahat etmemi gerektirecek projeler üstlenmek, iş sözleşmelerimde hibrit çalışma imkanı olmasını talep etmek gibi fırsatlar yaratarak uzaktan çalışmayı test ettiğimi söyleyebilirim. Ana hedefim her zaman, işimi en iyi şekilde yapmamı sağlayacak optimal çalışma düzenini oluşturmaktı. Bu hala da geçerli. Lokasyon bağımsız olmak, şu anda bu optimal çalışma düzenini bana sağlıyor. 
 

Dijital göçebe olarak başladığınızda karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi? Bunların üstesinden nasıl geldiniz?

N.N.K: En fazla kariyer ve finansal konularında zorlandım. İşimi bırakıp uzaktan çalışmaya başladığımda, proje bulmak zordu ve rekabet yüksekti. Uzaktan çalışmanın hem sabit gelir getirmesi hem de esneklik sağlaması açısından en iyi seçenek olduğunu düşünüyorum. Dışarıdan bakan herkesin dediği gibi kendi işini yapmak o kadar da kolay değil çünkü her zaman finansal stabiliteyi sağlamak o kadar da kolay olmuyor. Dijital göçebe hayatı yaşarken sürekli yeni bir yerde yaşamanın getirdiği zorluklar da vardı. Gittiğiniz her yeni şehirde yeni arkadaşlar edinmek, yeni bir yaşam düzeni kurmak, marketlerin yerini öğrenmek ve hatta rahat bir yastığınız olup olmayacağını bilememek gibi…

H. T: Sanırım aklıma gelen tek zorluk, insanların dijital göçebe veya uzaktan çalışan olmanın ne anlama geldiğine dair algılarını yönetmekti. Ancak aynı zorluğu, içerik oluşturmaya ve blog yazmaya karar verdiğimde ve devamında freelance çalışmaya başladığımda da yaşamıştım. Dolayısıyla uzaktan çalışmayı haftalık çalışma rutinimde daha fazla tecrübe etmeye başlayıp bunun hakkında daha sık konuştukça insanların algılarını nasıl yöneteceğimi de daha iyi anlamaya başladım.
 

Dijital göçebe olarak şimdiye kadarki en ödüllendirici deneyiminiz ne oldu?

N.N.K: Kendileri ve başkaları için alışılagelmişin dışında şeyler yapma, farklı düşünme ve kendileriyle daha uyumlu bir şekilde işler yapma cesaretini gösteren bir topluluğun parçası olmak en ödüllendirici duygu oldu. Aslında konu hiçbir zaman dijital göçebe olmakla ilgili değildi. Her zaman bu topluluktaki insanlardan biri olmakla ilgiliydi. Hangi kıtaya gidersem gideyim her zaman bir arkadaşımın olması, merak duygusu aktif olan ve sosyal toplumdan öğrendiklerimizin ötesinde bir hayat olduğuna inanan ilginç insanların olduğu bir topluluğun parçası olmak gerçekten ödüllendirici bir his.

H.T: Yıllar boyunca çok minnettarlık duyduğum birçok harika an oldu, ama gerçekten en ödüllendirici olan, hayatımın çok erken bir döneminde kariyerimi ve hayatımı kendi yolumda inşa edeceğime karar vermekti. Bu his beni hemen uzaktan çalışmaya yönlendirmedi ama hayatımı her zaman kendim için inşa ettiğimi kendime göstermiş oldum. 
2013 yılında, Brezilya'ya okumaya gittim bir yıl boyunca orada kaldım. Bu deneyimimle ilgili ürettiğim içerikler ile para kazanmaya başladım. Bu proje, seyahat bloggerlarını ve şimdi bildiğimiz haliyle YouTuber'ları keşfetmeme yol açtı ve bana ilham oldular. Bir gün bir arkadaşımla kahve içerken ona dönüp "Sosyal medyadan bir kariyer yaratacağım" dedim. Bana "nasıl?" diye sordu ve ben de "hiçbir fikrim yok ama çözeceğim" diye cevap verdim. Ve sanırım uzaktan çalışma deneyimim gerçek anlamıyla orada başladı.
 

Kadın olmanın dijital göçebe deneyiminizi herhangi bir şekilde etkilediğini düşünüyor musunuz?

N.N.K: Dijital göçebe bir kadın olma konusunda yaşadığım en olumlu ve güçlü his birbirimizi destekliyor olmamız. Genel olarak dijital göçebe alanındaki insanlar çok meraklı, açık fikirli insanlar. Bu hayatta kim olduklarını ve hayatın onlar için nasıl daha iyi işleyebileceğini anlamaya çalışmak için kafa yoruyorlar. 

Hayatın bu düzenini anlama konusunda geniş bir alan bıraktığımız için, birbirimize karşı daha nazik ve kibar olduğumuzu düşünüyorum. Örneğin okulda böyle bir şey yaşamadım. Çünkü orada çok fazla rekabet var. Ayrıca nasıl davranmanız gerektiği, ne yapmanız gerektiği ve bir sonraki adımınızın ne olacağı konusunda yeni düşüncelere kapalı olan bir ortam var. Dolayısıyla da dijital göçebe topluluğunun kadınlar için olumlu ve yükseltici bir alan olduğunu düşünüyorum. Topluluk içindeki daha fazla kadının kendi işini yapmaya karar vermesinde ve belki de daha geleneksel olan yolu takip etmemesinde bunun büyük bir etkisi olduğunu görebiliyorum.

H.T: Bir kadın olarak yalnız seyahat etmek elbette eleştirel bakışlara maruz kalmanıza sebep oluyor. Ama yaşadığım hayattan cesaret alan kadınları görmek hayat tarzına devam etmem için beni daha da motive ediyor. Uzaktan çalışma hayatı iş yapma şeklimden nasıl içerik ürettiğime, başkalarıyla ve dünyayla nasıl bağlantı kurduğuma kadar birçok açıdan beni güçlendirdi. Aynı zamanda, kadınların bir aile kurmayı seçtiklerinde işgücünde karşılaştıkları zorlukların da fazlasıyla farkındayım. Bu da beni uzaktan bir hayat ve iş kurmaya devam etmem için teşvik ediyor. Bu hayat düzenim sayesinde bir aile kurmaya karar verdiğimde ihtiyacım olan gerekli sistemi kurmuş olacağım.

 

Dijital göçebe yaşam tarzını düşünen diğer kadınlara ne tavsiye verirsiniz?

N.N.K: Dijital göçebelerin yoğun olarak tercih ettiği lokasyonlara gidin. Böylece bu topluluk içindeki insanlarla bağlantı kurmanız çok daha kolay olacak. Çok fazla plan yapmayın. Böylece yeni deneyimler yaşamak, beklemediğiniz fırsatlar ve arkadaşlıklar kurmak için kendinize yepyeni bir alan açmış olursunuz. 

H.T: Önce ayağınızın ucunu suya daldırıp bir test edin. Bu ister bir günlüğüne başka bir ofisten çalışmak olsun, ister komşu şehirde iş ve tatili bir arada deneyimleyeceğiniz bir kaçamak olsun. Bu yaşam tarzının size uygun olup olmadığını anlamak için uzağa gitmeniz veya büyük adımlar atmanız gerekmiyor.

 

Dijital göçebelik dünyası hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz Nina’nın dijital göçebeler ile yaptığı röportajlardan oluşan podcast’i Digital Nomads Daily’yi takip edebilirsiniz. 

 

WhatsApp Image 2024-07-16 at 14.30.08.jpeg
Mine Dedekoca
Yazar
İşyeri Dönüşüm Küratörü Mine Dedekoca, Türkiye’de, esnek işgücü alanında kişi ve toplulukları bir araya getiren, bu konuda farkındalık yaratan ve etkinlikler düzenleyen ilk uzman olmuştur. Happy Work Studio markasıyla kendi esnek çalışma deneyimi ile global uygulamaları harmanlayarak, kurumlara mutlu, kendini gerçekleştirmiş ve ne istediğini bilen çalışanların olduğu “Mutlu İşyeri” yaratma konusunda yön vermektedir.
Devamını okumak için tıklayın