Bir Kedi Sorusu: İnsanımı Nasıl Eğitirim?
Kural bu: Gizemli kadın olmak, kedi de olsan. Maku, erkek arkadaşımı da böyle çaldı çünkü.
Lise son sınıftaydım. Zihnim durmadan çalışan bir anarşi ve öfke üretim fabrikası gibiydi. Ergenliğim evimizi, geri kalan fertleri için artık yaşanılmaz bir hale getirmişti. Babamın psikolog arkadaşı bir evcil hayvan sahiplenmemizi tavsiye etti. Bu şekilde evdeki kapı çarpma sesleri yerini neşeli kikirdemelere bırakacaktı. Bilim dünyası bu muhteşem tavsiyeyle o gün bir kez daha gönlümü kazandı.
Normal Kaosa Tüylü Bir Kaos Daha Eklendi
Artık öfkeden kararan gözlerim sokaklarda merakla parıldıyor, sahipsiz bir yavru kedi arıyordu. Ve bir gün beklenen oldu. Oradaydı. Tüm kardeşleri etrafa kaçışırken o hiç istifini bozmadan kocaman yeşil gözlerini gözlerime dikti. Telaşsız, kendinden emin bir ilk dokunuş. Biraz “mırr” biraz “pırr”... Sessiz bir anlaşma gibiydi. Ancak bu huzurlu tören efsunluydu, eve tüylü bir kaos getirdiğimin farkında değildim. Pardon ben de vardım, tüylü bir kaos daha!
Gündemim tamamıyla değişmişti. Artık ailemden nefret etmeye ayıracak vaktim yoktu. Güzeller güzeli turuncu kedim Maku’ya bildiğim her şeyi öğretmem gerekiyordu. Hiç zaman kaybetmeden tuvalet, yemek gibi temel konuları kapattık. Zamanla işlerin karıştığı yere, sosyal ilişkilere geldik. Bu konuda kuyruğunu yakalamak için yerlerde sürünen birinden bir gün bir şeyler öğreneceğim aklımın ucundan geçmezdi! Ufacıktı, ben göbeğini öperken kendinden emin bir şekilde arka ayaklarıyla itti beni. Artık öğretme sırası ondaydı.
Aldığım Önemli Derslerden İlki: Sınırlarını Korumak!
Maku’yu hiç görmüyorsam, günde 10 kez esnerken görüyorum. Ancak onun da esnemediği bir konu var, sınırları! Eğer bir şeyin ona yapılmasını istemiyorsa hiç karşımdaki küser mi diye düşünmüyor. Bu sefer de böyle olsun demiyor. Bahaneleri kabul etmiyor. Sevgiden mi öpecekmişim, hayır! Altında yatan sebep her ne olursa olsun -sevgi dahil- sınırları aşılamaz. Başkalarının arzuları için kendinden ödün vermiyor. Tolere etmiyor. Tabii kendi sınırlarını koruduğu kadar karşısındakinin de sınırlarına saygı duyuyor. Babam, kedi sevmez. Maku, bir noktada bunu öğrendi. Ardından bir kez bile ısrarcı olmadı o kalbi kazanmak için. Sevilmek için kedi değilmiş gibi yapmadı, babamın gözünün içine bakmadı! Aynı evin içinde birbirlerine temas etmeden yaşayıp gittiler yıllarca. İstikrar evet, ısrar dev bir hayır!
İkinci ve Altın Değerinde Bir Öğreti: Gizemli Bir Kadın Olmak!
Maku’nun romantik ilişkilerinde elde ettiği başarının sırrı sanırım bu. Benim erkek arkadaşımı da bu yöntemle çaldı çünkü. Yıllarca, hepimiz, her yerde okuduk: “Ona küçük sürprizler yapın!” Ancak o sürpriz, iş yerindeyken işveli SMS atmak değilmiş işte! Sevilirken birden ısırmakmış! Hiçbir sebep göstermeden, öylesine. Partnerinizi ısırıyor, sonra da çok önemli bir telefon gelmiş gibi -telefonunuz olması şart değil, Maku’nun da yok- hızlı adımlarla cam kenarına falan gidiyorsunuz. Bu anlamsız saldırıları günde minimum üç kez tadan sevgilim, kalan tüm vaktini Maku’nun peşinde onu memnun etmek için harcıyor. Erkekler duygusal olarak stabil kadınlardan hoşlandıklarını iddia ediyorlar. Ancak görüyorum ki, o duygusal hız trenine bir kez bilet alıp o iniş çıkışları tattıktan sonra bir daha o trenden inilmiyor! (İlişki tavsiyesi değildir.)
Son Olarak: Sevginin Öyle Çok da Koşulsuz Olmaması Gerek Canım!
Maku’yu sahiplendiğimde hayatımda ilk kez bakım veren rolünü aldım. Bir canlının hayatına dokunmak, onu büyütmek, şımartmak. Masumiyeti, çocuksu neşesi karşısında kalbinin erimesi... Düşük bütçeli bir annelik filmi gibi işte. Bebek olduğu zamanlar muhteşemdi. Biraz palazlanınca kendi gündemi ve kararları çıktı ortaya. İstediği ilgiyi alamayınca bitkilerimi kemiriyor, deliler gibi bağırıyordu evin içinde. Bir gün benim küçük tatlı kedim dışında bir şey olacağına kendimi hazırlamamıştım! Ben onun için elimden geleni yaparken, bu da neyin nesiydi böyle! Böyle yaptı diye artık onu sevmiyor değildim elbet. Kulağa tuhaf geliyor ancak gıcık oluyordum işte! Kedime, kendi kedime gıcık oluyordum! Bir an düşündüm. Ben bir kediden bile verdiğim sevginin, emeğin karşılığını bekliyorken insanların benden beklememesi tuhaf olurdu. Koşulsuz sevgi yoktu. Bazı basit koşulları olan sevgiler vardı. Yine de unutmamak gerek koşullar vardı işte! Pofuduk, turuncu tüylü, pembe göbekli bir kediye bile bazen gıcık olunan bu dünyada benim, bu tipimle ayağımı denk almam gerektiğini anladım. Sevgi kazanılabilir, yitirilebilir. Gidebilir, bazen geri gelmeyebilir. Hiçbir ilişki öyle çok da zorlanmamalı.
Bonus: Zayıf Kalp Kaslarını Güçlendirmek İçin Ufak Bir Merhamet Pratiği
Hayvanları sevmek için yüzlercesi içinden hiçbir sebep bulamıyorsanız en azından iyi bir insanmış gibi yapmak için bir kez olsun bir hayvanın başını okşayın. Gözlerinin içine, içindeki hayata bakın. Eliniz hareket ettikçe ürkmesine, bir damla sevgi için gözlerini belli belirsiz kısarak direndiği korkusuna bakın. O gözleri sonsuza kadar kapatmayı savunabilecek kadar taşlaşmış bir kalp ancak filmlerdeki kötülerde olur. Geri dönüp izlediğinizde pişman olmamak için gelin, bu senaryoyu değiştirin: #yasayıgeriçek