Denemeden Yazmıyoruz: Amaya İstanbul'da Neler Yedim

Küçük bir ekibin bir masa etrafında toplandığı, kahkahaların havada uçuştuğu, lezzet dolu anlarla geçen davetleri çok severim. Noir Luxe Communication’ın kurucusu Efe, tam da böyle bir gece için Amaya İstanbul’da bizi bir araya getirdi.
Amaya İstanbul, Etiler’in kalbinde yer alan, gün boyunca sakin ve ferah bir atmosfer sunan özel bir mekan. Akşam saatlerinde ise bar köşesinden yükselen müzik ve Corridor Works iş birliğiyle hazırlanan sanat seçkisi, mekana enerjik ve modern bir ruh katıyor.
Neler yedim?
Yemek öncesi erikli bir kokteyl içtik. Ferahlatıcı tadıyla tam yazlıktı! Ardından yemeklerimiz gelmeye başladı.
Başlangıçta Kürlenmiş Levrek & Piyaz ve Çilekli Semizotu Salatası'ndan tattık. Levrek, taze ve dengeli bir lezzet sunarken, semizotu salatasının çilekle uyumu damağımızda ferah bir tat bıraktı.

Ara sıcaklardan Edirne Ciğer Wok ise benim için tam bir sürprizdi; normalde hiç ciğer yemeyen biri olarak Amaya'nın yorumunu çok beğendim. Pastırmalı patates köpüğü, tatlı ekşi soğan kıtırı ve semizotuyla sunulan İsli Ahtapot da mutlaka denenmeli! Mekanın Head Chef'i Volkan Özkur'un harika bir reçetesi.

Ana yemek olarak; prosecco, elma turşusu ve parmesan kıtırıyla pişen Kuşkonmaz Risotto'yu seçtim. Gerçekten harikaydı ama bir yandan aklım Hünkar Beğendi'de kaldı çünkü arkadaşım çok övdü. Bir dahaki gidişimde kesinlikte tadacağım.
Tatlı olarak Poşe Armut ve Portakallı Baklava kalbimi çaldı; hem hafif hem de tatlı ihtiyacımı tam anlamıyla karşıladı.

Tadım boyunca ara ara yanımıza gelen Volkan Şef'ten öğrendiğimiz üzere; tüm malzemeler, Kafessiz Türkiye iş birliğiyle temin edilip sıfır atık prensibiyle hazırlanıyormuş; bu da yemeğin her lokmasında sürdürülebilirliğin tatlı izini bırakıyor tabii.
Sonuç olarak; Amaya İstanbul ruhta iz bırakmayı başaran bir durak. Denemeden geçmeyin!